Kadınlar hakkında çokça konu üzerinde duruyoruz: aktivizm, kadın hakları, politikadaki yeri, toplumsal kalkınmada etkisi, el emeği, psikososyal güçlenme, çalışma hayatındaki rolleri ve daha fazlası... Ancak bir konuya değinmeden geçemeyeceğim, belki de bazılarını üzecek bir konu: Kadınlar neden estetik operasyonlar yaptırır, acı çeker, büyük paralar harcar ve hatta borçlanır? Bu mantığı anlamak gerçekten zor.

Bazı tanıdıklarıma neden diye soruyorum, verdikleri cevaplar genellikle aynı: 'Kendimi iyi hissediyorum.' Ve tekrar soruyorum: 'Önceden çirkin miydin, şimdi mi güzel hissediyorsun?' Gözlerindeki anlam kayboluyor, ışıltı kaçıyor, boş bir bakış oluşuyor. Ne üzülebiliyorlar ne de sevinebiliyorlar. Kalplerinin yansımaları gözlerine yansımıyor.

Yaş, coğrafya, ırk veya içsel güzellik kayboluyor; anlamsız bakışlı birçok kadın etrafımızda. Yaşanmışlıklar yüzlerine yansımıyor, kaşlar hep hayret dolu bir ifade taşıyor.

Ahu gözler, badem gözler, içi gülen gözler, aşkın bedeli olan gözler, kalbin aynası olan gözler... Bunlar dizi ve romanlara konu olan, kalemle destanlar yazdıran gözler, kaşlar, yanaklar, dudaklar... Tarihe geçmiş divanlara adını yazdırmış, içi, ruhu, bakışları güzel olan kadınlar... Peki, bunlar neydi, siz nesiniz?

Burun estetiği için bir şey söylemeyeceğim; sağlık sorunu olabilir kişinin. Ancak kırsal kesimde öğretmenlik yaparken bir öğrencim, 'Öğretmenim, müzik öğretmenimizin burunu neden hep havada duruyor, çok garip değil mi?' diye sorduğunda ne diyeceğimi bilemedim. Barbara Streisand'ın burnu hiç dikkatimizi çekmez; oyunu, sempatikliği, oyunculuğu, güzel sesi ve hümanist dünya görüşü ile hatırlarız onu, burunu hiç konu bile etmeyiz.

Dudak estetiği hakkında yazmak istemiyorum. Belki elli yıl sonra çocuklar bu fotoğrafları görünce, 'Bunlar kim acaba, nereden geldiler?' diye düşünecekler, hatta avatarlar bile daha anlamlı olacak. Yani aynaya bakınca kendini çirkinleştiren bir kadın nasıl iyi hissedebilir?

Sosyal medyada fenomen kadınları görüyoruz. Ruhları doyumsuz, biraz daha para, biraz daha genç görünme çabaları içindeler ve milyonlarca kadın da onları örnek alıyor.

'Zarafet' diye bir sözcük var, dilimizde hoş ve güzel anlamına geliyor. Peki, nedir bu çirkinleşme çabası? Herkes aynı olmaya çalışıyor, kişilikler kayboluyor, tek tip bir görünüm ortaya çıkıyor... Hele oyuncular için hiç olmuyor. Oyunculuk, mimik demek; mimikler olmayınca ağlayamıyor, duygularını yansıtamıyorlar. Aslında daha çok genç oyuncular bunu yapıyorlar ve bir iki diziden sonra yıldızları hemen soluyor.

Özgüven eksikliği olan bir kişiye sadece estetik operasyonlar önermek yerine, psikolojik destek ve içsel keşif yöntemlerinin önerilmesi daha iyi olabilir. Altın oran sadece matematiksel bir yaklaşım değil, denge sorunudur. İçsel dünya ile kendi bedeni, ruhu ve çevresi ile dengede olmak demektir bir anlamda.

Kısacası, başkası olmak yerine kendiniz olun; böyle çok daha güzelsiniz.

Ankara