Gönül sözcüğünün başka dillerde karşılığı yok. Araştırdığım kadarıyla anlamı; yürekte olduğu varsayılan nitelik, istek,  düşünüş, duygu kaynağı, kişinin iç dünyası.

Sözcük anlamının kendisi oldukça derin ve anlamlı. Gönül Anadolu türkülerinin çoğunda geçer. Gönül sözcüğü şiire, destana, türküye daha derin anlam katar. Şair, ozan bir sözcükte anlatıverir dağlar kadar yüce olan duygularını, düşüncelerini.

Gönüllü olmak, içten, samimi, karşılıksız, egosuz bir işin ucundan tutabilmektir.

Evet bir çok gönüllü kuruluşlar, dernekler  var ülkemizde. Bir çok alanda gönüllüler var; hepsinin ellerine, yüreklerine sağlık.

Ben belki yanılıyorum, bazen ön yargıyla bakılır gönüllü olan insanlara “gönüllü, ama çıkarı mı var acaba?” diye…

Bazen gönüllü kuruluşların bir ticarethaneye dönüştüğünü görmüşüzdür. Yer yer de gönüllü kuruluşların başkanlık ve yönetim seçimlerinde egoların yarıştığını görürüz. Elbette hepsi değil, sözüm meclisten dışarı, ama bu gerçekleri, mahkemelere düşenleri, seçimlerindeki kavgaları biliyoruz.

Hollanda sergim sırasında tanık olduğum, daha önce de bir çok kez gelip gidişimde gözlemlediğim üzere, bu ülkede, sanıyorum ülkenin yönetim sisteminin  sacayaklarından birisi “gönüllülük”.  Eğitim sisteminde, aile ve toplumsal yaşamda gönüllü olmak bir kültür…Küçük yaşlarda okullarda gönüllü işler yaparken aileler çocuklarına gönüllü çalışmaları konusunda örnek oluyor ve aile olarak ta gönüllü etkinliklere katılıyorlar .

Özellikle yaş ilerledikçe,  evlerinde oturup kendilerini ölüme hazırlamak yerine  zamanlarını gönüllü etkinliklerde geçiriyorlar, hangi alanda derseniz, her alanda .

İşe girmeden önce,  gireceği işin projelerinde gönüllü çalışarak oradaki deneyimli insanlardan işin ayrıntılarını öğreniyorlar. Her gencin cv’sinde mutlaka birkaç gönüllü projesinde yer almış olması çok önemli.

Aklınıza gelen her alanda, mahallerdeki gönüllüler projeler üreterek  belediyeye sunup  projelerini hayata geçirirken, yine gönüllü olarak çalışıyorlar. Kütüphane, hastane,  okullar, parklar ,bahçeler, müzeler üretim alanları, fabrikalar, bayramlar ,festivaller, kutlamalar, konserler, paneller toplantılar...

Bir gönüllü ordusu ile son derece disiplinli, düzenli,  sistemli, ayrıntılı toplantılar ve yazışmalarla, planlamalarla bildiğimiz sıfır hata sistemi ile projeyi yürütüyorlar ve daha sonra buradan çıkardıkları dersi tekrar toplantılarla tespit ediyorlar ki bir sonraki projeye daha iyi organize olabilsinler.

Ve bu işleri yaparken, ne bir ego, ne bir ben önde gözükeyim, ben en rahat işi yapayım anlayışı, duygusu, düşüncesi ve davranışı söz konusu değil. Ben şunun yakınıyım, bunun kızıyım, arkadaşıyım, o benim dayım vs hiç yok, yaşlı-genç, engelli-engelsiz, zengin-yoksul ayrımı hiç yok . Kültür olarak, mantık olarak yok.

Bu elbette yüzyılların kültür birikimi. Hani alan el veren eli bilmemeli misali, gönüllü çalışanın kariyerini bilemiyorsun bile…Ne olursan ol…Komşun açken sen tok yatma kültürü, ahilik kültürü, imece kültürü gibi yüzyıllardan oluşan, geliştirilen, eğitim sistemine, ülke kalkınmasına, devamlılığına aktırılan bir kültür mirası. 

Sergiye hazırlanırken bir çok fotokopi yaptırmam gerekti. Çocukların resimleri, fotokopiler vs…Büyük bir kopyalama merkezine gittim, ödeme yapacağım sırada oranın işletmecisi “Ben paranın yarısını almıyorum” dedi, “Çok etkilendim” diye ekledi.

Ben de tabii ki kendi mantığımla “Sizin sponsor olarak sergide tanıtımınızı yapayım” dedim . “Yok hayır, benim içimden geldi, sanata çocuklara bir katkı da  benden olsun”  dedi.  Ben ise mahcup oldum, düşüncemden dolayı kendimi kınadım.

Kültür böyle bir şey. Bizim GÖNÜL kavramı onlarda yok, ama davranışları son derece gönülden, egosuz, gösterişsiz, reklamsız, içten, samimi…

Aşk ile…

(UTRECHT)