Siyah-beyaz fotoğraflar gibi naif kalsaydık keşke.

Hiçbir kare sahte değil.

Eğer gelin mutsuzsa mutsuz, fazla renk yok, deneme makyajları yaptırmamış, yüzündeki asil duruşu  fotoğraftan okuyorsunuz.

Damat, koluna taktığı gelinle gurur duyuyor sanki, görümceler yandan bakıyor. Her kare bir öykü, her kare bir şiir.

Fotoğraflar, o kadar gerçek , şimdi fotoğraflara bakıyoruz, o an değil sanki anı yaşamıyor kimse, sahte gülümsemeler, hatta sahte ifadeler, sahte yüzler, çekim bitince hayat gerçek. Hangisine inanmalı? O andan sonraki gerçek hayata mı, yoksa andaki sahte yüzlere mi?

Çocukken hatırlıyorum, eve fotoğrafçı gelir, aile fotoğrafları çekerdi. Aile büyükleri önde, biraz yaşça  küçükler bir arkaya, çocuklar en öne oturur ve ön dişleri dökülmesine rağmen en sevimli ama en çirkin halimizle gülümserdik. Mutluyduk, önemseniyorduk, flaşın patlaması bize farklı bir teknoloji gibi gelir hayran hayran izlerdik fotoğrafçıyı.

Şimdi fotoğraflarda kim kimin önüne geçecek, kim daha güzel çıkacak…Çocuklar fotoğraf çektirmekten bıkmış, çoğu mutsuz, büyüklerin zoru veya biraz daha tablet süresi kazanmanın kurnaz gülüşü ile poz vermekte.

Hatta önde görünme, lidere yakın durma yarışında, koca koca törenlerde koca koca adamlar traji komik duruma düşmekte.

Siyah-beyaz filmler, tıpkı fotoğraflar gibi çoğu dünya klasikleri arasında yerini almış: 12 Öfkeli Adam , Roma Tatili, Aşktan da Üstün, Rebacca ve daha niceleri…İnsan hala aynı keyifle, aynı heyecanla izliyor bu filmleri.

 Aynı şekilde bir çok klasik  Yeşilçam  filimleri var. Susuz  Yaz’ı kim unutur

Ve siyah-beyaz şarkılar, siyah - beyaz aşklar, siyah - beyaz mektuplar, siyah  beyaz .

 Televizyonda siyah-beyaz diziler, bizi TV ekranlarına  bağlayan, siyah-beyaz haberler; doğru, dürüst, tarafsız, adaletli.

Yani kısacası, bu iki renk hayatın en renkli zamanlarını anlatır bize, en renkli dünyalarını…

En renkli, en doğal hallerini…Belki filmler, fotoğraflar, tv siyah beyazdı ama hayat son derece renkliydi, doğa renkli ,evler renkli, şehirler renkli.

Gri, kocaman rezidanslar yoktu  belki ama iki katlı, bahçeli, pembe panjurlu evler vardı.

Bahçesinde rengarenk çiçekler, rengarenk kokulu meyve ağaçları olan evlerden oluşurdu mahalleler, perdeler renkli işlemeli, halılar kilimler, renkli Sümerbank basmaları,  pazenler gibi renkliydi hayatlar.

Okullar griydi belki, ama kitaplarımız renkliydi. Belki defterlerimizi siyah beyaz gazete kağıdı ile kaplardık ,ama defterlerimizin kenarlarına kenar süsleri yapar, eğitim hayatımızı renklendirirdik .

Dostluklarımız renkliydi, ramazanlarımız  renkliydi,bayramlarımız ,bayram yerlerimiz…

Akide şekerlerimiz, mendillerimiz , bayramlıklarımız, kırmızı pabuçlarımız, pamuk şekerlerimiz renkliydi.

Siyah beyaz hayatları bu kadar renklendiren bu nesil, şimdi kendi hayatlarımızı renklendirmek için çaba harcıyoruz.

Sahte gülümsemelerle dijital pozlar veremiyoruz kusura bakmayın.

Siyah beyaz hayatları renklendiren tüm dostlara selam olsun.

Utrech