23 Nisan bayramları hep cıvıl cıvıl olur, gerçekten neşe dolar insan. Bayramın çocuklara armağan edilmiş olmasından mı, “ulusal egemenlik” düşüncesinden mi? Her ikisi de coşkulu kutlamaya değer elbet.

Birisi geleceğimiz olan çocuklarımız, diğeri çocukların geleceği için çok önemli olan ulusal egemenlik, yani demokrasi .

Her ikisini de benimsiyoruz, seviyoruz, koruyup kollamaya çalışıyoruz. Aslında ikisi de birbirinin teminatı gibi.

Ancak, ne zaman gelişmiş bir ülkeye gitsem, özenirim onlara…Hem çocuklara verdikleri değerlere, hem de sanki genetik kodlamalarında var olan demokrasiye inançlarına, saygılarına, demokrasi kültürlerine ve demokratik davranışlarına…

Bir proje ve sergi kapsamında gittiğim Hollanda’da bunları gözlemledim. Sadece parklarını, çocuk bahçelerini, oyun alanlarını izlesem, çocuklara ve onların gelişimine ne kadar değer verdiklerine hayran kalırım.

Parklar hep dikkatimi çeker; yüzyıllık ağaçlardan oluşan geniş yeşil alanlar veya küçük mahalle aralarındaki parklar, çocuk oyun alanları…Çocukların gelişimi, güvenliği, eğitimi, eğlencesi, sağlığı, ruh sağlığı, bedensel gelişimi hepsi ayrı ayrı düşünülmüş olan alanlar…

Küçük bir site parkında bile evcil hayvanlardan tutun, sayıları öğretmek için teknolojinin kullanıldığı, dans edilebilen, müzik dinlenebilen parkurlar, tüm oyun araçları doğal maddelerden yapılmış, hepsi, her oyun aracı bir kazanıma yönelik ve son derece eğlendirici. Karbon ayak izine rastlamıyorsunuz hiç birisinde. Bir çok yaş grubu aynı zamanda bu araçlardan, aletlerden, oyun parkurlarından yararlanabiliyor.

Kısacası belediyeler bu parkları hazırlarken mutlaka uzmanları ile hazırlıyorlar, danışıyorlar, soruyorlar, en ufak ayrıntıyı, özellikle güvenliği, sağlığı elden bırakmıyorlar. Zeminler kum veya doğal maddelerden yapılmış, alerjen olmamasına dikkat edilmiş.

Büyükler ise çocuklarını uzaktan izliyorlar, hiç müdahale yok. Özgüvenle eğlenerek oynuyor, arkadaş ediniyor çocuklar; sıra bekliyorlar, kibarca izin istiyorlar vs.

Biz neden güvenmiyoruz geleceğimiz olan çocuklarımıza? Neden onların kendi kendilerini, hayatı keşfetmelerine müsaade etmiyoruz? Bir çocuk parkına gidip gözlem yaptığınızda görebilirsiniz, her anlarına nasıl müdahale edildiğini…

Eğitimcilerin, ailelerin haberi mi yok; çocuklara çok karışırsanız onların hayatı keşfetmelerine izin vermezseniz, özgüvensiz olurlar denmiyor mu? Bu konuda eğitilmiyorlar mı öğretmenler, anneler-babalar?

Bizim parklarımızı düşünüyorum, plastik herşey…Her oyun aleti karbon ayak izi sanki…Bir de güneşle birleşince, çoğunda ağaç ta yok zaten, tam güneşin ortasındalar, zararlı hale geliyorlar. Ergonomik değil, eğitici-öğretici değil, sağlıklı değil. Neden bu ayrıntılar düşünülmez? Belki daha çok para harcanıyor ama düşünülmeden planlandığı için yararsız, hatta zararlı oluyor diye düşünüyorum. Örnekleri var dünyada, bir çok güzel örnekleri…Bizim çocuklarımız hak etmiyor mu bunları? İlgili belediyelere sormak isterim, meclis üyelerine sormak isterim; hiç mi dikkatinizi çekmiyor?

Bir ülkede çocuklara verilen değer, özen, o ülkenin gelişmişliğinin göstergesi. Onlar sadece bir ülkenin değil geleceğin, hayatın çocukları ve bizim çocuklarımız…Gelişmiş ülke çocukları ile aynı kulvarda olacaklar ileride, global bir gelecek bekliyor onları…

Özellikle belediyeler bu konuda nasıl çalışıyor bilmiyorum; bir parkı yaparken belediye kaç uzmanla çalışıyorlar, bir çocuk pedagogu var mı, öğretmeni var mı,doktoru var mı, böyle bir danışma kurulu var mı ? Gerçekten bilmiyorum .

Çocuklara bayram armağan eden anlayış, onların gelceğini de demokrasi ile teminat altına almış, ülke geleceğinin inşası için temel atmış. Sanki masal gibi, rüya gibi, tıpkı bizim çocukluk bayramlarımız gibi…Düşününce neşe doluyor insan.

''Hedefe yalnız çocukları yetiştirmekle ulaşamayız! Çocuklar geleceğindir. Çocuklar geleceği yapacak adamlardır. Fakat geleceği yapacak olan bu çocukları yetiştirecek analar, babalar, kardeşler hepsi şimdiden az çok aydınlatılmalıdır ki, yetiştirecekleri çocukları bu millet ve memlekete hizmet edebilecek, yararlı ve faydalı olabilecek şekilde yetiştirsinler! Hiç olmazsa yetiştirmek lüzumuna inansınlar! '' demiş çocuklara bayram armağan ederken Mustafa Kemal Atatürk.

Çocuklarla iletişimi olan herkes, tüm kurumlar bu yazıyı bir kez daha okuyup kurumların duvarlarına asmalılar. Ama içten, ama samimi, ama inanarak…

Çocukları sevmekle başlamalı işe. Önce sevmek, değer vermek, geleceğin onların olduğuna inandırmak…

Hem çocuklarımızın, hem de ulusal egemenliğimizin bayramı kutlu olsun.

AMSTERDAM