Efsane okullar Köy Enstitülerinin açılışının 82. yılında Orhan Veli'nin dizeleriyle;

"Yarınlara ümitle yürüyenlere, bir selam uçuralım!"

Atatürk’ün önderliğinde kurulan Cumhuriyetin özü çağdaşlaşmaya, temeli kültüre dayalıydı…

Atatürk’ün bu ülke için hep büyük hedefleri olmuştur. Bunların önemli bölümünü de yaşarken başarır. Bu nedenle de kısa sürede toplumsal yaşamda devrim ve onun ilkelerine dayanan, büyük değişim ve dönüşümler yaşanmıştır…

Atatürk, aydınlanmasının olmazsa olmazı, ana omurgası, 'Eğitim Devrimi’dir. Hedeflediği eğitim sistemi ise; teokratik “Dine dayalı bir eğitim" sistemi yerine, "eşitliğe dayalı laik eğitim”dir.

Eğitim Devriminin de üç ayağı vardır.

* İlki, 3 Mart 1924’te gerçekleştirilen, Öğretim Birliği Yasası,

* İkincisi, 1 Kasım 1928’de yapılan, Harf Devrimidir.

Ancak devrimlerin kalıcılığı, benimsenmesi; aydınlanma dalgasının ülkenin kılcal damarlarına kadar nüfuz etmesi ile mümkündür...

Atatürk’ün öngörüsü ile "Köy Enstitülerine giden yolda önce; asker ocağında okur-yazar gençler eğitilerek, köylerine "eğitmen" olarak gönderilmiştir.

Atatürk eğitimli insana bu ülkenin ekmek-su gibi ihtiyacını bilen- gören, planlayan-uygulayan liderdi. Kafasındaki çağdaş topluma ulaşmanın tek yolunun; karma, laik, çağdaş eğitimle olacağını daha genç yaşlarında düşünmüş hedeflerini de koymuştu.

Sağlığında Köy Enstitüsü sisteminin temellerini atıp, dört ilin kırsalında benzer okullar açıp, "pilot okullar"da sonucun başarılı olduğunu yaşarken görmüştü. Köy enstitülerinin yasalaşmasından iki yıl önce yaşama veda etmişti, ne yazık ki!

"17 Nisan 1940 tarihinde 3803 sayılı bir yasayla, Köy Enstitüleri Okulları açılmıştır. Dünyada da “ilginç ve başarılı” bulunan, bu okullar aslında Atatürk’ün projesinin hayata geçmesiydi. Özgüvenli, yaratıcı köy çocukları, kendi topraklarında kalarak, bulundukları yörenin kalkınmasını sağlayacaktı.

İsmet İnönü, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç ve Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel öncülüğünde, yoktan var edilen bu okullar, kendi olanaklarıyla ayakta kalan kurumlardı...

* Cumhuriyet Tarihinin üçüncü Eğitim Devrimi sayılabilecek, bu okullarla tam bir "Eğitim Seferberliği" başlatılmıştır.

Köy Enstitülerinde amaç; Bergson’un “ İş Eğitimi” dediği uygulamaya dayanan eğitim sisteminde değerli olan, zekânın uygulamayla doğru orantılı bir gelişmesiydi!
0kullar işlik, atölye, laboratuarlıydı. Öğrencilerin ortak özelliği ise; kırkbin köyden titizlikle seçilmiş köy çocukları olmalarıydı!
Onlar, mezun olduklarında, tarım, bağ, bahçe, sağlık müzik, resim, fotoğrafçılık, hayvancılık vb birçok konuda pratik ve teorik bilgiyle donanmış oluyordu.

Köy Enstitülerinin kapatılmasının üzerinden bunca yıl geçmesine karşın, nedeni-niçini hala sorgulanmaktadır! Bu soruların yanıtı ise; o yılların sosyal, siyasi, sanat ve ekonomik olaylarını doğru anlamaktan geçer...

1946'da çok partili yaşama geçen ülkemizde, karşı devrimciler güçlenmeye başlamıştır. 1947'de bu okulların eğitim sistemleri değişikliğe uğratılmış, içi boşaltılmaya başlanmıştır! Dedikodular, karma eğitime karşı çıkışlar, okulların mezunlarına karşı halkı kışkırtma çabaları da yer yer başarılı olmuştur, ne yazık ki!

Ülkemizde bunlar olurken, 2. Paylaşım Savaşı sonrası Dünya, Doğu ve Batı Bloğu olarak ikiye ayrılmış, Soğuk Savaş iklimine girilmiştir. Savaşa girmeyen ülkemiz ise; ikinci Dünya Paylaşımı sonrasının yaralarını ve yoksulluğunu tüm ağırlığıyla yaşamıştır...

Eğitim sistemimizde bir büyük değişim ve olumsuzluk da 27 Aralık 1949'da imzalanan, "Fulbright Değişim Programı" anlaşmasıyla olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri ile diğer ülkeler arasında kültürler arası ilişkileri, kültürel diplomasiyi, bilgi ve beceri alışverişi yoluyla geliştirmeyi amaçlayan değişim programlarından biridir.

1950 yılında DP (Demokrat Parti) iktidara gelmiştir. Türkiye, 1952'de NATO ülkesi olmuş, Batı Bloğunda yer almıştır. Bu arada Soğuk Savaş devamında Amerika’dan yayılan, “Mc. Charthycilik, (Komünizm korkusu ve paniği, Komünist avcılığına) dönüşmüştür!"

NATO ülkesi olan Türkiye, ABD'den yardım almaya başlamış, düşünce olarak da etkisi altına girmiştir. Ülkemizde, Kinyas Kartal ismiyle özdeşleşen toprak ağaları, laiklik karşıtları, özgür düşünceye, karma eğitime karşı olanlar, kısaca; Atatürk devrim ve ilkelerine karşı duranlar yeni bir iklim yakalamıştır.

İkinci Dünya Savaşının zor koşullarına karşın, ülke coğrafyasına eşit aralıklarla serpiştirilen 21 aydınlanma ocağından, 20 bine yakın mezun vermiştir. Ancak "eğitim devriminin" üçüncü adımının tamamlanması için en az 40 bin mezun yani 10-15 yıl daha gerekliydi...

Olmadı, buna izin verilmedi. Demokrasiye geçişle birlikte, Cumhuriyetin en ışıltılı eğitim atağı olan Köy Enstitüleri projesi yarım bırakıldı! Dışarıdan ABD Soğuk Savaş yılları oyunlarıyla bu okulların kapatılması için elinden gelenin fazlasını yapmıştır. İçeride ise; DP (Demokrat Parti) iktidarı, toprak ağaları, bir kısım muhalefet işbirliği içinde 13-14 yılda bozkırda çiçekler açtıran, bu okullar 1954'de kapatılmıştır.

Destanlar yaratan bu okullardan; siyaset, sanat, ekonomi ve sosyal yaşamda adı hala anılan, seksen yıldır toplumu bilgi- bilinçle aydınlatan, büyük değerler yetişmiştir…

Okulların kapatılması ile Mustafa Kemal Devrimlerinin yönü değişmiş, önüne set çekilmiştir!

Bu eğitime devam edilseydi: Türkiye bugünkü durumda olur muydu? Bu sorunun yanıtı ve tartışmaları hala devam etmekte…

Yaşamını yitirenlere saygı, yaşayanlara sağlık dileğiyle.