Sanatçının üretim sürecinde çıkılan yol ile sorgulanan temalar için farklı metinlerle yapılan etkileşim onu beklenmedik yapıtlarla buluşturur. Neye niyet, neye kısmet.

Auguste Rodin (1840-1917) ilk büyük siparişini 1880’de alır. Yeniden inşa edilecek olan Dekoratif Güzel Sanatlar Müzesi için Cehennemin Kapıları.

Bu eser için Floransa Vaftizhanesi’nin kapısından esinlenerek yola çıkan Rodin, Charles Baudelair’in Kötülük Çiçekleri ile Dante’nin Komedyası’nın Cehennem bölümüne de göndermeler yapar, yapmayı amaçlar dememiz deha doğru olur. Çünkü yüksekliği 5 metreyi aşacak olan bu eser hiçbir zaman tamamlanamaz. İşte bu süreç Rodin’den Düşünen Adam, Öpücük ve Gölgeler adlı eserlerinin üretilmesine vesile olur. Kime niyet, kime kısmet. Metinler-arası ilişki ve çağrışım kuşları.

Plastik sanatlar-şiir ilişkisi oluşan eserlerin arka planlarına bakıldığında apayrı bir keyif kokusudur.

Rodin’in Yaşlı Kadın heykeli de François Villon’un (1431-1463) “She who was the helmet maker’s Beautiful wife” adlı şiirinden esinlenen 1885’de önce tek bir figür olarak biçimlendirilmiştir. Albert Elsen bu konuda şunları söyler. “İzleyici, Rodin’in Yaşlı Kadın’ına yakından bakıp ne kadar uzun süre incelerse, biyografisinin değil ama heykelin o kadar fazla bilincine varıyor. Yitirdiği gençliğine ağlayan yaşlanmaya başlamış bir güzel hakkındaki Ortaçağ’dan kalma bir Fransız şiirini tasvir etmek yerine Rodin, yaşayan modelin etkileyici hikâyesinde zamanın eskitemediği bir deneyim ve yıpranmış bedenin şaşırtıcı derecede güçlü bir forma ilham verme kapasitesini keşfetmiştir.”

Aşağıdaki linkten heykeli görebilirsiniz.

http://rodin-web.org/works/pix/belle_heaulmiere_big.jpg

Bilgi için ise aşağıdaki linke bakabilirsiniz:

http://rodin-web.org/works/1884_helmetmakers_wife.htm

Rodin’i bir heykel için kışkırtarak etkileyen François Villon’un bu şiirinin Türkçe çevirisi olmadığı için tek çare onu Türkçe yeniden söyleyecek birini bulmaktı.

İşte o gece aklıma ilkokul arkadaşım Sinan Orallı geldi. Sinan Galatasaray Lisesi mezunu olduğu için Fransızca biliyordu. Telefonla arayarak yardım istedim. Sabah araştıracağını söyledi. Değerli dostum Mustafa Kemal Ertuğrul’un oğlu Gazi Tuğrul ise edebiyatla yoğun bir uğraş içindeydi ve bir de yayınevi kurarak Türkçeye çevrilmemiş şairlerin kitaplarını yayınlamaya başlamıştı. Şiirin özgün metnini bulmasını rica ettim. Yanıt on dakika sonra geldi. Şiirin hem Fransızca metni hem de İngilizce çevirisi bulunmuştu. Gecenin bir yarısı Sinan’a gönderdim. Artık bekleme sürecine girmiştim.

Sabah arayan Sinan Villon’un dilinin eski Fransızca olduğunu ve çevirisinin hayli zor olduğunu söyledi.

Akşama bir sürpriz bekliyordu beni. Sinan Orallı bütün bir günü sözlükleri yanına alarak İngilizce çevirinin de desteğiyle şiiri çevirmişti.

Miğfer yapımcısının yaşlı karısı ile monolog

Ah şu yaşlılık

Neden beni bu kadar çabuk alt ettin?

Beni öyle güçsüz bıraktın ki

Kendimi öldürebilseydim keşke

Şöyle bir darbeyle

O eski güzel zamanları düşündüğümde ah

Ne idim, ne oldum

Kendime tamamen çıplak bakınca

Görüyorum ki tamamen değişmiş

Zavallı, kurumuş, zayıf, titrek

Çıldırmak üzereyim neredeyse

Ne oldu o benim düzgün hatlı çehreme

Benim sarı saçlarıma

İnce düzgün omuzlarım

Küçük göğsüm ve sıkı kalçalarım

Yüksek, temiz, mükemmel

Aşkın zevkleri için

İnsan güzelliğinin kaderi bu

Küçülmüş kollar ve sıkılı eller

Ve tamamen kamburlaşmış omuzlar

İşte göğüsler! pörsümüş hepsi

Aynı kalçalarım gibi.

Aynı şiiri bir de Gazi Tuğrul Ertuğrul’a göndermiştim. Çevirmen dostları Fransızca metnin çeviri zorluğu yüzünden bulaşmak istemeyince o da İngilizcesinden bir çeviri yapmış. İşte o çeviri metin.

Miğfer yapımcısının yaşlı karısı ile monolog

Ah! Gururlu ve mutlu yaşlılığım,

Neden çarçabuk yere serdiniz beni?

Ve beni öylesine dermansız koydun ki,

Bir darbede öldürebilsem keşke kendimi

Ah! Düşlediğimde o eski güzel günleri,

Nasıldı hayatım, ne oldu şimdi?

Bakınca tüm çehreme çırçıplak,

Çok değişmiş görüyorum kendimi,

Zayıf, kuru, sefil ve titrek,

İşten değil handiyse kendinden geçmek.

Benim o güzel yüzüm ne oldun şimdi

Peki, sarı saçlarım?

Ya sen ince ve düzgün omuzlarım,

Küçük göğsüm, sıkı kalçalarım,

Eşsiz özel ve kusursuz,

Aşkın zevkleri için.

Kaderidir bu insan güzelliğinin

Küçülen kollar, büzülen eller

Ve hepten kamburlaşan omuzlar;

O göğüsler; pörsüdü şimdi

Tıpkı şu kalçalarım gibi.

İşte böyle. Ey sevgili katılımcı okur Villon’un şiiriyle Rodin’in Yaşlı Kadın adlı heykeli arasındaki metinler-arası ilişkiyi sorgulamak biraz da size kalıyor şüphesiz.

Gelelim metinler-arası ilişkide ters akıntılı ırmağa. 79 yılının 24 Ağustos günü Vezüv yanardağı patlayarak Pompei şehrini lav altında bırakarak yok etmiştir. Yıllar sonra o küllerin altından bir kabartma çıkarılır. Bol dökümlü eteğini toplayarak yürüyen bir genç kadın ve arkasından onu esenlemek için su döken bir el. Türk toplumunda bilinen bir geleneğin İtalya’da yaşaması da kültürler arası etkileşim örneğidir. İhtimal Etrüskler aracılığıyla gitmiştir o coğrafyaya.

Vatikan Müzesi’ndeki bu kabartma Alman yazar Wilhelm Hermann Jensen’i (1837-1911) bir roman yazmaya kışkırtacaktır. Bu da bir başka metinler-arası ilişki. Gradiva Bir Pompei Düşü (Wilhelm Jensen, çeviren: İlknur İgan, İş Bankası Kültür yayınları).

Gradiva “ilerleyen kadın” demek. Arkeoloji öğrencisi Hanold’un Gradiva’ya bağlanmasıyla hayatı altüst olacaktır. Gerçeklikle düş arasındaki geçirgen ilişki başlamıştır artık.

Uzun bir erimde her gerçekliğin sonsuza karışması kâinatın değişende değişmeyen doğası değilse nedir ki?