“Biraz da siyaset dışı” diyenlere gelsin.

Günümüz toplumundaki evlilikler ne yazık ki sevgi değil, mantık ve karşılıklı çıkar üzerine kurulmaya başladı. Karşıdakinin fiziksel özellikleri, gelir durumu, karizması, vb. etkenler öne çıkıp sevgiyi son sıralara itti. Hal böyle olunca da ilk sıraya konulan bu yapay özelliklerdeki en küçük bir olumsuz değişim bile boşanma nedeni olarak algılandı. Bunun nedeni ise eşleri bir arada tutanın sevgi bağı yerine çıkar ilişkileri olması. Tıpkı sülüğün kan emerek beslenmesi gibi her iki taraf da karşıdakinin üstünlük sağlayan özelliklerini kullanarak ona egemen olup istediği biçime sokmaya çalışıyor. Bunu gerçekleştirebilirse, daha doğrusu eşi bunu yapmasına izin verirse evlilik sürüyor; yok itiraz ederse haydi herkes kendi yoluna…

Şöyle bir çevrenize göz atın; millet takır takır boşanıyor. İncir çekirdeğini doldurmayan nedenler, boşanmak için yeterli görülüp yuvalar yıkılıyor. Çoluk çocuğun perişan olup ortada kalması da cabası. Oysa böyle mi olmalıydı? Hani sabır, hani hoşgörü, hani kararlılık? Daha işin başında boşanma olasılığı düşünülerek hareket edilen ve biçimlendirilen sevgiden yoksun bir evlilik ne kadar sürdürülebilir ki!

Oysa Can DÜNDAR Usta bu konuda bakın ne diyor…

“Sevgiyi koydum kum saatinin doludizgin akıp giden kumlarının her bir zerresine.

Çünkü bir tek sevgi var elimizde; bunca yıldan damıtılıp gelen.

Yine bir tek o kalacak, yaşanacak yıllarından geriye.

Bir tek sevgi olacak bunca telaştan artakalan.

Ötesi yalan…”

Bugünkü öykümüz, sanırım ne demek istediğimi daha iyi anlatır:

Olay 1970’li yıllarda Amerika'da geçer. Tony Orlando’nun “TIE A YELLOW RIBBON” “SARI KURDELE BAĞLAYIN” şarkısı meşhur olup radyoda sık sık çalınmaya başlar. Şarkının çıkış hikâyesi de şöyle anlatılır:

“Günümüz iletişim olanaklarının henüz olmadığı bir zaman diliminde adamın biri uzun yıllardır hapistedir ve cezasının bitmesini beklemektedir. Bu arada da ailesiyle tüm bağları koptuğu için durumları hakkında yıllardır hiç haber alamamıştır. Özgürlüğüne kavuşmasına günler kala eşine bir mektup yazarak cezasının bir hafta sonra biteceğini, onu ilk günkü gibi çok sevdiğini ve tekrar evine dönüp birlikte yaşamak istediğini anlatır.

Ama ortada bir sorun vardır; karısı onu tekrar kabul edecek midir? Belki de bir başkasıyla evlenip yeni bir yuva kurmuştur. Bu nedenle yazdığı mektupta eşine şöyle bir öneride bulunur: Bindiği otobüs, köyünün çok yakınından geçecektir ve yolun kenarındaki bahçesinde büyük bir ceviz ağacı vardır. Eğer kendisini halâ seviyor ve eve dönmesini istiyorsa, bu ağacın görülebilecek dalına sarı bir kurdele bağlamasını ister. Otobüsle oradan geçerken sarı kurdeleyi görürse hemen inip evine koşacaktır. Ama sarı kurdele yoksa yoluna devam edecek, başka bir şehirde kendine yeni bir hayat kurup geçmişi unutmaya çalışacaktır.

Adam şehirlerarası otobüse biner. Konuşkan birisi olduğu için, yolculuk sırasında yanında oturan kişiyle iyi bir yol arkadaşlığı kurunca durumu ona da anlatır. Yol arkadaşı öyküyü dinleyince çok heyecanlanır ve dayanamayıp otobüsteki diğer yolculara da duyurur. Bir anda herkesi tatlı bir merak ve heyecan havası sarar. Hepsi de öykünün sonunu merak ederek mutlu sonla bitmesini istemekte, bir an önce köye ulaşmaları için de kaptanı daha hızlı gitmeye zorlamaktadır.

Saatler sonra adamın köyüne yaklaşırlar. Öyle ki, son bir dönemeci dönünce bahsedilen ağacı herkes görebilecektir. Otobüs bir hayli yavaşlamış, tüm yolcular ağacın olduğu tarafa geçerek tek bir noktayı görmeye odaklanmıştır. Ağaç görülür görülmez, yaklaşık kırk kişi bütün dalları tarayıp sarı kurdeleyi arayacak, böylece de kurdelenin yapraklar arasında kalıp görülmeme şansı olmayacaktır. Hemen herkes sevinç çığlıkları atmaya hazırlamış, dudaklar pıtır pıtır sesli sessiz dualar okumaktadır.

Ve yavaşça giden otobüs son dönemeci döner dönmez az ilerde haşmetli gövdesiyle ceviz ağacı görünür. Görünür görünmez de otobüsteki tüm yolculardan önce çıkarabilecekleri en yüksek sesle sevinç çığlıkları, sonra da elleri koparcasına alkış sesleri yükselir.

Çünkü, ağacın yalnızca bir dalında değil, tüm dallarında binlerce sarı kurdele rüzgarla birlikte tatlı tatlı sallanmaktadır..!”

Gelecekse beklenen, beklemek güzeldir.

Özleyecekse özlenen, özlemek de güzeldir.

Ve sevecekse sevilen; işte o hayat her şeye bedeldir...

Özdemir ASAF

DÜŞÜNEN SÖZLER:

•Sevmek, sahip olmakla ilgili değil, değer vermekle ilgilidir. OSHO

•İnsanlar sevilmek için yaratıldılar, eşyalar kullanılmak için. Dünyadaki kaosun nedeni; eşyaların sevilmeleri ve insanların kullanılmalarıdır. Cemil MERİÇ

•Güle sormuşlar: “Neden dikenlisin?” diye. “Beni yalandan değil, gerçekten seven tutabilsin diye!” demiş. Can YÜCEL

•Ve bir gün herkes anlar sevginin kıymetini. Ama gidince, ama bitince, ama ölünce. Kısaca iş işten geçince…

•Sevmeden evlenmek, inanmadan ibadet etmek kadar alçaklık olur. Anton CHEOV