“68 Kuşağı” anti-emperyalist ve anti-kapitalist bir çizgide, Atatürk’ün “tam bağımsızlık” ilkesini hayata geçirme ideali ve amacıyla yola çıkmıştı.

“Yurtseverlik” dillerinden düşmezdi.

Düzene başkaldırı “hukuk” içinde kalamaz mıydı? Ya da genç insanların düzene tepkisi, darağacında mı sonlanmalıydı?

Hep tartışıldı ve belki yüz yıl daha tartışılacak.

*

68 Kuşağı’nın liderlerinden tanıdıklarım da oldu, ama kendimi o çizgiden farklı bir yerde konumlandırdım ve daima “Atatürk devrimcisi” olduğumu söyledim. Bunun yanı sıra milliyetçilik bahsinde de hep “Atatürk milliyetçisi” tanımını kullandım.

Atatürk milliyetçiliği, vatan, millet ve bayrak sevgisi demekti. Bağımsızlık yanlısı, yani anti-emperyalist olmaktı.

Devrimcilik vasfı da, çağdaşlaşma, uygarlaşma adına gerekli değişimlerin, reformların yapılmasını öngörüyordu. Batı emperyalizmine karşı “uyanık” olmayı, ama Batı’nın ileri teknolojisini, bilim, kültür ve sanatını edinmeyi gerektiriyordu.

Yani; “Yurtta Barış Dünyada Barış” ilkesi doğrultusunda “barışçı” bir ülke…Bağımsız, özgür, demokratik…Halkının refah içinde yaşadığı, üreten, gelişen, kalkınan, kültür değerlerini, tarihini, soylu geleneklerini yaşatan, evrensel sanata katkı sunan uygar bir ülke…

*

Zaten, “Atatürkçülük” dediğinizde en güçlü “vatan sevgisi”ni ifade etmiş olursunuz.

O’nun ulusu için hedef gösterdiği “çağdaş uygarlık” kavramının içinde ise, insan sevgisi vardır, doğa sevgisi, kadın-erkek eşitliği, çocuk hakları, hayvan hakları, insanca yaşam vardır.

Benim çizgim, işte bu…Başından beri bu.

Rahmetli Bülent Ecevit’i tanıyıp sevmemle birlikte de CHP’liliğim başlar. Bir başka deyişle de “sosyal demokratlığım”…

*

Çocukluğumdan beri en büyük hayalimin “Medeni bir Çorum” olduğunu da daha önce hemşehrilerimle paylaşmıştım.

Ve bu medeni kentte yaşamak…

Çok cazip fırsatlar da önüme çıktığı halde, onun için terketmedim Çorum’u.

Gerçekten, ama gerçekten çok sevdiğim için terketmedim.

*

Bunları yeniden yazmamın nedenine gelince;

Çorum’un önceki Emniyet Müdürü, sevgili “Mübarek”i kaybetmiş olmaktan dolayı üzüntüm büyük.

İsmail Karaman’ı 1970’lerde Siyasi Şube’de Komiser Yardımcısı olduğu günlerden beri tanıyorum.

Görevini ciddiyetle yapan, insani vasıfları itibariyle ise “dört dörtlük” bir insan…Mütedeyyin…Olgun…Hoşgörülü…

Çorum’a yeniden, bu kez İl Emniyet Müdürü olarak geldiğinde de dostluğumuz güçlenerek devam etti.

*

AK Parti’nin eski İl Başkanı Av. Mehmet Karadağ da, Karaman’ın eşi Sebahat Hanım gibi Gümüşhacıköylü…

Dolayısıyla, ilişkileri daha da yakın ve samimiydi.

Mehmet Karadağ dostum, Emniyet Müdürümüz emekli olup Çorum’dan gittikten sonra anlattı.

Çorum’da göreve başladığı günlerde Karadağ’a demiş ki:

“Çorum’da güvenebileceğin insanların başında Mehmet Yolyapar gelir. Ben 1970’li yıllarda tanıdım. Yakından tanımayan farklı değerlendirebilir, ama gerçek manada vatanseverdir. Hiç tereddütsüz güvenebilirsin.”

Mehmet Karadağ bunu bana anlattığı zaman elbette mutlu oldum.

Benim CHP Gençlik Kolları İl Başkanı olduğum dönemde, çizginin solundaki herkesi “komünist” diye yaftalamak adetti. Benim için de -tanımayanlar tarafından- “Komünist Mehmet” dendiğini duyardım.

Oysa, Emniyet’te bir siyasi şube komiseri olarak İsmail Karaman, benim gerçek kimliğimi doğru teşhis etmişti. Öğrenince bu yüzden mutlu olmuştum.

*

Kendisini kaybettiğimizi, Sayın Valim Hüseyin Poroy bildirdi. Daha sonra da Mehmet Karadağ’la görüştüm. Gümüşhacıköy’e doğru yola çıkıyordu.

İsmail Karaman’ın benimle ilgili değerlendirmesini tekrar söyledi, O’nun bu sözlerinden sonra bana tam ve tereddütsüz bir güven duyduğunu anlattı.

*

İsmail Karaman, insanlara sürekli “Mübarek” diye hitap ettiği için, gıyabında “Mübarek” diye anılırdı.

Ama, kendisi gerçekten “mübarek” bir insandı.

Yine gerçek manada “güzel insan”dı…

Anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

Yüce Allah rahmetini esirgemesin.

Ailesinin ve sevenleri olarak hepimizin başımız sağolsun.


Sebahat-İsmail Karaman çifti, tatilde…

Karaman Ailesi’nin bir mutluluk tablosu…