Asayiş sorunları sadece Alanya’da değil, tüm Türkiye’de (giderek) tırmanıyor.

Bu durum, “motosiklet terörü” için de geçerli...

Tüm Türkiye’de “motosiklet hatta bisiklet terörü” kol geziyor.

Ayrıca kol gezmesi de son derece doğal!... Niye, çölde kutup ayısı görmüş çöl bedevisi gibi şaşırıyoruz ki!?...

Kendinize yakıştırın ya da yakıştırmayın; burası Ortadoğululuktan kurtulamamış, az gelişmiş bir ülke...

Burası Türkiye...

Bizim kültürümüz, bizim eğitim düzeyimiz bu kadar işte...

Biz hiçbir konuda, elli yıl, yüz yıl sonrasını düşünerek tasarım yapmayı, bu veriler ışığında yapılanmayı beceremeyen (becerememekten öte düşünmeyen / düşünemeyen) bir sistemin ürünleriyiz.

Yollarımız(!), kaldırımlarımız(!), otoparklarımız(!) hep bu sistemin ürünleri.

Yol yok, kaldırım yok, otopark yok.

Hal böyle olunca; vatandaş çözümü, iki tekerlekli olmakta buldu.

Ağası, beyi, yanaşması, marabası, çoluğu çocuğu, ehliyetlisi, ehliyetsizi, bileni bilmeyeni herkes iki tekerli motorize oldu.

Dağ taş, motosiklet ve motosikletli kaynıyor.

Yollar böyle olursa, otoparklar(!) böyle olursa; trafik terörü de böyle olur işte...

Böyle düzene, böyle   yurttaş... 

Böyle yasa koyucuya / böyle yasa uygulayıcıya, böyle sürücü...   

Elbet kan akacak, elbet tatsız olaylar olacak, elbet terör olacak...

Şaşılacak ne var ki bunda!?...

*  *  *

Yolda yürümek, kaldırımda yürümek bir kültürdür.

Trafikte, motorlu ya da motorsuz araç kullanmak da öyle...

Eğitimli ve kültürlü bir insan, başkasının özgürlüğüne tecavüz etmeyen, başkalarını rahatsız etmeyen insandır.

Kültürlü insan sabırlı, anlayışlı, hoşgörülü insandır. Kurallara uyan, uymayanı uyaran insandır.

Kültürlü insan, “sarı ışık” yanar yanmaz kornaya abanmaz; önündeki araçların sürücülerine, elini kolunu hoş olmayan biçimlerde sallamaz.

Bisiklet ya da motosiklet kullanan kültürlü insan; kullandığı iki tekerleğin, (trafik açısından) dört tekerlekli diğer motorlu araçlardan farksız olduğunu bilir. Ters yola girmez. Ters yolda seyretmez. Şerit ihlalleri yapmaz. Diğer araçların sağından solundan ani geçişler yaparak, o araçların sürücülerini güç durumda bırakmaz.

Motosiklet kullanan kültürlü insan, kasksız trafiğe çıkmaz.

Bütün bunlar, Ortadoğu ve eşdeğeri ülkelerde olur.

Bu tür kural tanımazlıklara, bu tür ülkelerde göz yumulur.

Ne acıdır ki bizim Ülkemiz de bu kategoriye giriyor.

Asırlardır Arap cenderesinden, Arap mantığından, Ortadoğu ilkelliğinden  kurtulamıyoruz.

Evet burası Türkiye...

Burada (yani tüm Ortadoğu ülkelerinde ve Türkiye’de) sarı ışık yanar yanmaz, kornalar çalmaya başlar.

Sabır yoktur, hoşgörü yoktur, duygudaşlık (empati) yoktur.

Buralarda (özellikle Alanya’da) sokak ya da caddelerin tek yönlü olması, sadece ve sadece dört tekerlekli motorlu araçlar için geçerlidir. Motosiklet ya da bisikletler, bu kurala uymak zorunda değildir. (Örneğin Alanya’da, -Mola Kavşağında Akbank’ın köşesinde- o an nöbette olan tüm trafik polislerimiz, tek yönlü Yaylayolu Caddesi’ne giren ya da Hacetyolu Caddesi’nden çıkan motosiklet ya da bisiklet sürücülerini görmezden gelirler.)

Buralarda (özellikle Alanya’da) diplomalı diplomasız, hatta yurtdışı görgüsü olan motosiklet ya da bisiklet sürücüleri; trafik ışıklarını iplemez.

Işıklarda bekleyen araçların sağından solundan ani zikzaklar çizerek seyretmeyi en doğal hakları olarak görürler.

Çünkü bilirler ki onlara kimsecikler ses çıkaramaz.

Hiç kimse onlara; “ne yapıyorsunuz lan görgüsüz kent ayıları!” demez, diyemez...

Buralarda (özellikle Alanya’da) tüm motosikletliler, yaydıkları gürültü ve salgıladıkları koku kirliliğine bayılır.

 Bu magandaların egzozları ya bilinçli olarak delinmiş ya da (dikkat çekmek için) motosikletlerine “egzoz patlatan” özel aygıtlar ekletilmiştir.

Sabahın ya da gecenin bir yarısında bu ayıların egzoz patlatmalarıyla yerinizden fırlarsınız.

Aslında bu ayıları herkes bilir, herkes görür ama kimse uyarmaz.

Çünkü Ortadoğululuğun raconunda, uyarmak, uygar insanlar gibi davranıp vatandaşlık görevini yapmak (risk almak) yoktur.

 Burada (özellikle Alanya’da) tüm bu iki tekerlekliler; kaldırımlar üzerinde de sürat yaparlar.

Bu ayılar için yayaların arasından zikzak yaparak seyretmek, olağan bir devinimdir.

Burada (tüm Ortadoğu Ülkelerinde ve Türkiye’de) iki tekerlekliler, refüjlerin, yeşil alanların üzerinde de gezinir.

Paşa gönülleri nasıl isterse, tekerleklerini oraya park ederler. (Park için özellikle otoların tam arkasını seçerler ki; o otonun sürücüsü   geri geri   çıkarken, görmeyip iki tekerleğine giydirsin!)

Burada (tüm Ortadoğu Ülkelerinde ve Türkiye’de) diplomalı ya da diplomasız tüm siyasiler; trafik kurallarını hiçe sayan, caddelerde/sokaklarda terör estiren tüm iki tekerleklilerin her daim arkasındadır. 

Trafik görevlileri, siyasiler ve o kentin hatırlıları nedeniyle görevlerini yapamazlar.

Yapmak için direnirlerse, bu kez bu siyasi magandalar tarafından başlarına çorap örülür.

Kolay şey midir, bizim gibi kültür yoksunu ülkelerde bu tür terörleri önlemek!...