Doğuştan gelen asıl akıl.
Sonradan tecrübe, yaşantı ile gelişen-olgunlaşan tecrübi-deneysel akıldır. Bunlardan ikisi birden bir kişide bulunursa, o kişi tam akıllıdır. Bunlardan birisi bulunup da diğeri bulunmazsa hiç birisi bir fayda sağlamaz. Göz, görmeye yarayan ışıktan mahrum olursa, o zaman güneşin faydası olmaz. Yani köre ışık ne yapsın. Doğuştan ahmak olanlara da sonradan elde edilen tecrübenin bir faydası yoktur. Çünkü o tecrübenin temeli, kökü yoktur dediler. Evet görmeyen güneş ne yapsın.
AKILLI VE AHMAK ÜZERİNE KONUŞMALAR HAKKINDA ÖRNEKLER
Akıllının verdiği zarar, ahmağın yaptığı kardan hayırlıdır.
Örnek; Allah cc hayvanlara (içgüdüsel akıl) vermiş ama fikri (iyiyi kötüden ayıran) vermemiş. Ayının birisi ceviz gölgesinde ağzı açık uyuyormuş. Yılan geliyor ve ayının ağzından girip midesine yerleşiyor. Bahçe sahibi de bunu görüyor. Ayı uyandığında ızdırap içinde kıvranıyorken bahçe sahibi yılan ayının midesinden çıkarmak için bir parça otu tutam yapıyor ve yakıyor. Dumanı da ayının ağzına tutuyor. Ateşin dumanını ayının ağzına tutuyor. Böylece dumanın ayının midesine gitmesini sağlıyor. Mideye yerleşmiş olan yılan dumandan etkilenip bunalıyor ve ayının ağzından geri çıkıp kaçıyor ama yılan dumandan dolayı sarhoş ve sersem olmuş olarak ayının midesinden çıkıyor. Ayı çok kinci ve iyilik sever bir hayvandır. Fil de öyledir, çok uysaldır. Öfkesi ise felakettir. 100 kişinin içinde kokusunu alır ve düşmanını bilir, arar bulur.
Günlerden bir gün ayıyı yılandan kurtaran bahçevan bir ağacın gölgesinde uyurken alnına bir kara sinek konuyor. Uyku halindeki bahçevan elini kolunu bilinçsiz olarak sallıyor ve kendisini rahatsız eden sinekleri kovalamaya çalışıyor. Bunu gören ayı zamanında kendisini yılandan kurtaran bahçevana iyilik etmek amacı ile uyuyan bahçevanı rahatsız eden sinekleri kovalamak amacı ile ayağı ile sinekleri kovalayım derken adamın yüzüne basınca adamın başını eziyor ve iyi niyetli ayı adamın ölümüne sebep oluyor. İşte akıllı ile ahmağın farkını açık ve net ortaya koyan bir olay, yaşanmış bir bielgedir. Buna benzer bir çok olaylar vardır. Ayının fikri melekesi olsaydı adamı sineklerden kurtarmanın başka yöntemlerini bilecek ve bulacaktı.
Aslanın birisi diğer aslanlarla boğuşurken ağır yaralanmış. Yaralı insanlar ve hayvanlar suya çok arzu duyar. Aslan bir su gölüne yatıyor. Göldeki kurbağalardan birisi aslana yaklaşarak; Ey ormanlar şahı, hayvanlar kralı yaralısın, sana yardım edeyim demiş. Yaralı aslan kurbağanın bu sözüne çok kırılmış. Çünkü kurbağanın aslana yardım etme şansı yoktur. Aslan kurbağaya usulen teşekkür etmiş ve şu sözü eklemiş; “Aslanların beni yaralamalarından dolayı bana verdiği ağrı ve ızdıraptan senin bana söylediği yardım sözü çok daha fazla ızdırap verdi” demiş.
Burada fabl hayvanların insan gibi konuşma özelliği verilen olaylar yazıya dökülmedi. Hayvanların konuşturulmasına verilen isim, Fransız edebiyatcı Molier, Hindistanlı Beydeba’nın, Kelile ve cümlesi bunlara örnektir. İranlı alim Şeyh Sadi Şirazi’nin “Bostan ve Gülüstan” adındaki eserleri muazzam birer örnektir. Mutlaka okunmalıdır. Anlatılan aslan-kurbağa hikayesi de kurbağanın ahmaklığı anlatılmaktadır.
Demek ki; akıllının verdiği zarar ahmağın iyi niyetle yaptığı kardan çok daha iyidir. Yani ahmak niyeti iyi olsa bile kötülük eder de, iyilik ettim sanır. Ahmak mecliste öyle laflar eder ki, gülsen gülemez, ağlasan ağlayamazsın.
(SÜRECEK)