Yeni yıl ya da yılbaşı kutlamaları günümüzden çok gerilere dayanır, bu tarihsel süreci kısaca açıklamak isterim,
Yılbaşı kutlamaları bu günün konusu değildir. İnsanoğlunun günlük meşgalesinin rutin yükünden kopmak için geliştirdiği kutlamalardan biridir.
Yeni bir yılın geliyor olması ve bunun içtenlikle ve ihtiyaçla kutlanıyor olması dinden çok kültürel bir oluşumdur.
Bilindiği gibi yazılı tarihi Mezopotamya uygarlıkları ile başlatırsak 4000 yıl önce babil kulelerinde ilkbaharın gelişi doğanın yeniden canlanışı dikkate alınarak kutlamalar yapıldığının örnek ve Kayıtlarına ulaşırız.
MÖ 46 da Roma da Julius Sezar o zaman için kabul edilmiş takvimlerindeki Eylül ayında yılbaşını kutlama günü olarak yaşama geçirmişti.
İnsanoğlunun yaşam geçmişinde her ülkede ırk ve dinlerde başlangıçlar umut ve yeni olarak kabul edilir ve sene devirleri kutlanır olmuştur.
Diğer taraftan yapraklarını mevsimler itibariyle dökmeyen ağaçların ölümsüz olduğu inancı pagan ve çok tanrılı dinlere kadar uzanır Bu ağaçlara olan ilgi ve sevgi Türklerin, Çinlilerin, Mısırlıların tarihsel geçmişlerinde görülmüştür.
Yılbaşlarında ağaç süsleme olayı İlk kez Almanya da 1605 yılında başlamış süslenen ağaç etrafında toplanma ve bir arada olup eğlenme geleneği Avusturya, İsviçre, Polonya, Hollanda ya yayılmıştır. Bu konuda Uygurlarda da örneklerine rastlamak mümkündür; ağaç ve doğa sevgisi Türkler için yabancısı olmadıkları bir konudur. Türkler ağacı korur yetiştirir hatta ona o kadar değer veriri ki bazen kutsallaştırdığı da olmuştur. ( örn. adak ağaçları ve süslemeleri)
Ağaç konusunu kapatmadan Uygurların bir geleneğinden söz etmek isterim: Uygurların “nardugan bayramları” günümüz yılbaşı kutlamalarına çok benzemektedir. Bu günde temiz ve özel kıyafetler giyilir, ağaç süslenir etrafında toplanılır çeşitli ve bol yiyecekler yapılır yaşlılar ziyaret edilir ve başköşeye oturtulur, şarkılar oyunlar ve eğlencelerle zaman geçirilirdi.(günümüz uygulamaları ile nasılda benzerlik gösteriyor!)
Türk dünyası 1 Ocak gününe “yeni yıl” demiştir ( örneğin Özbekler: “yangı yıl”-,Tıvalar “çağa çıl”,-Göktürkler “yengi kün “ ). Selçuklularda celali takvimine göre 21 Mart yılbaşı sayılmıştır. Osmanlının yılbaşı ilgisi 1829 yıllarında başlamış ve yeni yıl sene-i devriye addedilerek yabancı sefirlerle kutlanır olmuştur.
Noel konusu ise tamamen dinsel bir kültür birikiminin sunucudur Günümüzde İsevi dinlerde kutlanırken kültür erozyonu sonucu simgeleri (Noel baba vb) Müslüman ülkelerin yılbaşı kutlamalarında birer figür haline dönüşmüştür.
Bunun sebebi tüketim alışkanlıklarının yaygınlaşması ve kapitalist sistemin hegemonyasıdır. Yılbaşı kutlamaları artık dünya genelinde kurumsallaşmanın en güzel örneğini sunmaktadır
Sonuç olarak: yılbaşı her şeyden önce geçmişin bitip geleceğin başlayacağının simgesidir. Günümüz insanı geçmişinden ders alarak geleceğine hazırlanmak üzere kodlanmıştır yeni yıl taze başlangıçlar demektir
“UMUT DEDİĞİMİZ ŞEY ESKİ İLE DEĞİL GELECEKLE İLGİLİDİR”
Her ne kadar bazılarının umudu eskiyi yaşamak ve yaşatmak olsa da:
“GEÇMİŞ GEÇMİŞTE KALMIŞTIR GELECEK DAİMA İYİLİKLER SUNMA POTANSİYELİ TAŞIR”
Bu duygularla yeni yılın taze umutlarımız için başlangıç olmasını diler, iyilikler ve güzelliklerin tüm ülkemize yayılmasını, özgür yurttaşlar olarak sağlık ve esenliklerle yeni bir yıl yaşamamızı umar, tüm dostlarımı ve okurlarımı sevgiyle kucaklarım… İYİ YILLAR…