Kurban kesmenin sosyal boyutu çok daha önemlidir. Çünkü kesilen kurbanlar toplumun ve hatta toplumların muhtaç kesimlerine ulaştırdığı zaman insanlar arasında fakirle-zengin arası da, devletle millet arasındaki maddi ve manevi bağlar güçlenir. İyi organize edilirse fakir fukaranın bir senelik et, kıyma ihtiyacı temin edilmiş olur. Bugün etin kilosunun hangi seviyelerde olduğu günümüzde kurban kesmenin ve yerini buldurarak dağıtmanın ne kadar önemli ve sosyal barışa olan katkısının hatta toplum huzurunun teminindeki etkisinin değeri daha iyi anlaşılacaktır.

Kurbanın derisi, boynuzları, bağırsakları, hatta tüylerinin sanayide değerlendirilerek bir katma değer elde edildiği bir gerçektir. Demek ki kurban basit bir olay, sıradan bir hadise değil, ferdi, ailevi ve daha çok toplumsal bir olaydır. Çok da önemli bir ibadettir.

Kurban Bayramında yapılan en önemli iş, ibadet, amel kurban kesmektir. Eskiden herkes kendi kurbanını kendisi keserdi. Kentleşmenin getirdiği zorluklar şimdi bu işi zorlaştırmıştır. Onun için alternatif yollar yürürlüğe konmuştur. Vekalet yolu ile kurban kesme daha çok kitlelere, yurt içinde ve yurt dışındaki muhtaçlara ulaştırılması bakımından daha iyi ve daha yararlı olmaktadır. Ancak mutlaka yerini bulmak şarttır. Kurbanlarını vekalet yoluyla kestirecek olanların öncelikli olarak devletin desteklediği kurumlar; Kızılay, Savunma Sanayi, Diyanet Vakfı, Türk Hava Kurumu, İnsani ve İslami sivil toplum yardım kuruluşları, ilim yuvaları, ilim yayma cemiyeti, devletin sosyal yardımlaşma ve dayanışma kurumlarına gönül rahatlığı ile verilebilir. Demek ki kurbanı kendi elinle kestirip dağıtmak en alası, değilse vekaleten ehil-münasip yerlere de vermek mümkündür.

Ulu Allah kurban kesenlere, tekrar tekrar kurban etmeyi nasip etsin. Kesemeyenlere de en kısa zamanda imkanlar ihsan edip bu mutluluğu onlara da tattırsın. Amin.

KURBAN BAYRAMI AREFE GÜNÜNÜN VE KABİR ZİYARETİNİN ÖNEMİ

Arefe: Arapça bir kelime olup, tanışma, bilişme, buluşma, karşılıklı anlaşma vs. gibi manalara gelir. İslam kültüründe ise; Arafatta, Hacda buluşma, milyonlarca insanın hacı adaylarının hacı olmak için gerekli olan Vakfe, Arafat Vakfesi için Mekke’ye 25 km uzaklıkta kuzeyde mübarek bir yerde toplanma olayının cereyan ettiği Kurban Bayramından bir gün önceki güne Arefe günü denir.

Kurban Bayramının arefesinden bir gün önceki güne de Tevriye günü, Arafata çıkmak (vakfe yapmak için) hazırlık yapılan ve yola çıkılan gündür. Hepsi kutsal günlerdir. Özellikle Kurban Bayramı arefesi, Cuma gününden sonra en kutsal gündür. Esas arefe, Kurban Bayramı arefesidir. Ramazan Bayramı arefesi izafi arefedir. Yani, Kurban Bayramı arefesine kıyasen –benzeterek- konulan bir isimdir. Demek ki gerçek arefe günü, Hac olayı nedeni ile kurban bayramı arefesidir. İslam’da en kutsal günlerden birisidir. Sebebi, arefe günü milyonlarca hacının Arafatta vakfe yapıp dua etmesidir. O gün duası kabul olunmayan kul olmaz. Hz. Adem’le Havva’nın da duası Arafatta arefe günü kabul edilmiş ve orada buluşup birleşmişlerdir.

Arefe gününün özellikleri:

1-Kutsal bir gündür. Oruç tutulursa sevabı çoktur. R.SAV. gelecek senenin bela ve musibetlerine kalkandır, buyurdular. (Müslim)

2-Arefe gününe hürmet edin. Çünkü arefe günü ulu Allah’ın kıymet verdiği bir gündür.

3-Arefe günü gözüne kulağına ve diline hakim olup günah işlemeyen müminlere Allah mağfiret eder. (İb.Malik)

4-Arefe günü af günüdür. Tövbe eden, af dileyenlerin duaları geri çevrilmez. (Gunye) Beyhaki

KABİR ZİYARETLERİ

Kabirler ölüler dünya hayatı ile mahşer arasında geçen zaman içinde ölmüşlerin ruhlarının mekanlarıdır. İslam inancımıza göre imanlı ruhlar öldükten sonra dirilişe kadar serbest kalırlar. Kabir-Berzah-ruhlar alemi arasında dolaşırlar. Kabirler ölülerin adresleridirler. Ölmüşlerimizi ancak ya rüyada veya mezarlarda ziyaret edebiliriz. Ölüsüne, geçmişine, kendisini bu dünyaya getiren ana-babasına öldükten sonra saygı duymayan, onları hatırlamayıp unutan, asla felak bulamaz ve bunu yapanlar da ebediyen unutulmaya ve terk edilmeye mahkumdur. İnsan sadece cansız bir materyal değildir. Ruhu ile şuuru bilinci ile duyguları olan ölüm nedeni ile geçici olarak bu fani alemden ayrılsa da daha sonra tekrar dirilecek, mahşere gidecek, mizanda hesap verecek, sırattan geçecek, sonra inşallah imanlı olan müminler cennete, inkarcı münkirler kafirler ise ebedi cehenneme konulacaklardır. Bu İslam inancının, Yahudilik, Musevilik, Hıristiyanlık gibi semavi dinlerin esası olduğu gibi, bir çok batıl dinlerin; budizm, manhaizm vs gibi dinlerin de esaslarındandır. Onun için insan ölümle yok olmaz Sadece mekanını, dünyasını değiştirir.

R.SAV. efendimiz ölülere son derece saygı gösterirdi. Yoldan geçen cenazeler, Yahudi bile olsa ayağa kalkardı. Kendisine, ‘bu Müslüman cenazesi değildir’ diyenlere “İnsan değil midir, ulu Allah’ın en kutsal varlığı insandır. Hürmete layıktır” buyurmuşlardır.

Zaman zaman ölmüş yakınlarının ve müminlerin kabirlerini ziyaret eder, onların hatıralarını yad eder, anardı. Onlara Kur’an okur, dualar ederdi. Kabirler temiz tutulmak, güzelce korunmak, yeşillendirilmeli, gelecek nesillere, işte geçmişimiz bunlardır, yarın biz de böyle olacağız deyip ahireti hatırlatan kabirler ziyaret edilmelidir. Kabirleri kirletmek, çiğnemek ölüye sağlığında yapılan eziyet gibidir. Mekruh, kötü bir iştir.

(SÜRECEK)