“Orada bir köy var uzakta; gitmesek te, görmesek te o köy bizim köyümüzdür” şiir ve şarkısıyla büyüdük biz.

Gitmediğimiz, görmediğimiz köylerimizi ve köylülerimizi severek büyüdük biz

Köyler, köylüler olursa, varlıklarını köyde kalarak sürdürürlerse; tarımsal üretimin olabileceğine, inanarak büyüdük biz.

Köylülerimize, imamların değil; öğretmenlerin çağ atlatacağını görerek, yaşayarak öğrendik biz.

Köy Enstitüleri de bu bilincin bir parçasıydı.

1950 yılı sonrası köylere ve köylüye bakış değişti.

Köylere, oy deposu olarak bakan; sağ iktidarlara; öğretmenlerin aydınlattığı köylü tipi, hoş gelmedi.

O nedenle önce Köy Enstitülerini kapattılar.

Sonra da okulları ve öğretmenleri köy dışına çıkarmanın yollarını zorladılar.

Ve…

Ve başardılar.

Köy Enstitülerinden sonra, köy okullarını da kapatarak; köylüleri, bilimsel eğitimden ve öğretmenlerden kopardılar.

Sonuçta cahil kalan tüm köyler, sağ iktidarların oy deposu oldu.

* * *

Bilimle cehalet, varlıkla yokluk, olanakla olanaksızlık arasında kalan

köylü, köyünde kalmak istemedi; kentlere göç başladı.

1950 yılından bu yana geçen 71 yılda, ülke nüfusu 13.6 milyondan 84 milyona yükseldi ancak köylerde yaşayan nüfus, neredeyse yarı yarıya azaldı.

1950 yılındaki köy nüfusu, 10.3 milyonken; 2021 yılında bu sayı, 5.9 milyona düştü.

… …

Elbet bu durum, özellikle AK Parti dönemindeki boşalan köyler gerçeğini yeterince açıklamıyor.

Zira Cumhuriyet tarihi boyunca köyden kente göç devam etse de köy nüfusu kendi içinde artmaya devam ediyordu.

Böylece 1950 yılında 10.3 milyon olan köy nüfusu, 2000 yılına gelindiğinde 23.8 milyona yükselmişti.

Başka bir ifadeyle kente göç devam etse de köyler yaşamaya devam ediyordu.

Ancak özellikle AK Parti dönemiyle beraber uygulanmaya başlayan IMF politikaları, küçük çiftçiliği bitirerek, tarımı büyük şirketlere emanet etmeyi amaçladı.

Böylece 21. yüzyılla beraber köy nüfusu azalmaya başladı. 2000’de 23.8 milyon olan köy nüfusu 2012’de 17.2 milyona geriledi.

O yıl yürürlüğe giren büyükşehir yasası ile binlerce köy, mahalle haline getirilerek kentlere bağlandı.

Bu nedenle 2012’de 17.2 milyon olan köy nüfusu, 2013’te 6.6 milyona geriledi.

* * *

Sorunun bir boyutu sosyolojik olsa da, kente göçün nedenlerinin altında küçük çiftçiliğin tasfiye edilmesi yatıyor.

Bu aşamada irdelenmesi gereken konu şu.

Genç çiftçiler, neden kente göç edip ucuza çalışmayı tercih ediyor?

* Çoğu köyde okul bile yok, genç çiftçi mecburen kente göç ediyor.

* Tarımdan para kazanamayan çiftçi, borçlanmak zorunda. Göçün altında yatan en önemli neden çiftçilerin yüksek borçluluğu.

* Köyler giderek yaşlanıyor. Çalışan genç çiftçi sayısı azaldıkça, yaşlı çiftçiler daha fazla mevsimlik işçi çalıştırmak zorunda kalıyor. Bu da ekonomik sorunları derinleştiriyor.

* Köylerde yaşlı nüfus için sağlık ocağı yok. Köylerdeki yaşlı nüfusun sağlık sorunları görünmüyor.

* Kente göçün sonucunda genç çiftçiler, kentte işçileştiriliyor, ucuz işgücü haline getiriliyor.

… …

Dillerimize pelesenk olan o şiir, giderek; “Orada bir köy var, uzakta; o sahipsiz köy kimin acaba?” ya dönüşüyor.

Bilmem başka söze gerçek var mı?