“Ümmetim için en korktuğum bu durumdur” buyurdu Hz. Muhammed SAV. Onun için İslam milletleri bugün şirazesi kopmuş, tesbih taneleri gibi dağılmışlar, bu uyarılardan ibret alamamışlar, yerlerde sürünmektedirler. Yani bugün müslümanlar birbirlirine düşman durumdan kurtulamamışlardır. Aralarında birlik ve beraberlik yoktur. Heyhat, arı sokar kendisi ölür. Herkes ne yaparsa kendine yapar. Allah cümlemize izan, vicdan, ve merhamet versin. İslam devlet ve milletlerine akıl fikir ve uyanma versin.

*

Mekke’nin fethinden sonra, toplumsal barış sağlanıp İslam devleti şekillenmek üzereyken, Mekke halkını Kabe’ye topluyor. Onlara şöyle hitap ediyor. “Ey Mekke halkı, ey müslümanlar. Lütfen beni can kulağınızla dinleyin. Şu kadar senedir (22 sene) hak ve batıl, yalan ve gerçek, zulümle adalet çarpıştı. Mücadele etti. Mekkeli zalimler, müşrikler bana yapabilecekleri bütün kötülükleri yaptı. Beni yurdumdan kovdular. Hak ile batıl mücadelesinde; Hak galip geldi. Rabbimin iradesi tecelli etti. Şu ana kadar yapılan bütün kötülükleri haklarında ölüm fermanı çıkarılmış olan azılı zalim ve düşmanların hepsini bağışlayıp af ediyorum. İslama girdiniz ve o korkunç cehennemden kurtuldunuz. Müjdeler olsun sizlere.

Ancak ümmetim için en korktuğum şey nedir bilmelisiniz ki, benim ümmetim bundan sonra asla taşa, ağaca, yani puta tapmayacak, eski milletler gibi günahları nedeniyle topyukün helak edilmeyecektir. Ancak en korktuğum şey; Dünya menfaatlerini put edinecekler, aşırı derecede nefislerinin peşine, şehvet, şöhret uğruna birbirlerini kıracaklar, hem dünyalarını zehir ve hem de ahiretlerini viran edecekler. Halbuki dünyada insanın ömrü nedir, insanın yiyeceği, giyeceği nedir, şeytan ve nefis ümmetimi dünya zevk ve sefası ile mahvedecek, geçici hiçbir değeri olmayan, kendilerine asla ümit bağlanamayan bu yalan dünya uğruna nefis ve şeytana esir olacak, şeytanın bile yapamayacağı işleri yapacaklar. İşte size uyarıyorum. Kıyamete kadar gelecek ümmetime hatırlatıyorum. Hak ve adaletten ayrılmayın. İmanınızı güzel amel ve ibadetle koruyunuz. Dünyaya sığmayanların iki metrelik çukura nasıl sığdıklarını hatırlayın. İğneden ipliğe, nefes nefes ömrünüzün hesabını vereceğinizi asla unutmayınız. Allah’ın rahmeti boldur. Yanılgılarından dönüp kurtulup hakka yöneliniz. Bu sözlerimi kalbinize nakşediniz. Ölüm bir bulut gibi tepemizdedir, görünüz. Ben sizlere Allah’ın emirlerini iletiyorum, duyunuz. Benim derdim, ümmetimin imanıdır. Onların dünya ve ebedi olan ahiret mutluluğudur, biliniz ve hepiniz Allah’a emanet olunuz” buyurmuşlardır.

İşte bugün müslümanların İslam aleminin ızdırabı, R.SAV.in Kur’an esasına dayanan buyruklarının dikkate alınmayışı, ferdi ve içtimai bazda İslam’ın özünden ayrılmamızın bir sonucudur. Hiçbir Allah’ın kulu, vicdanı ve izanı olan bu sözlere itiraz edebilir mi? Hayır. Kurtuluş buradadır. Unutmayalım.

*

-Bu kainat insan için, insan da Allah için yaratılmıştır.

-Kainat, canlıların, özellikle insanların gereksinimlerine göre dizayn edilmiş, dengelenmiş ve ona göre donatılmıştır.

-Doğada fiziki yaşamdaki sosyal ve ekonomik dengeler ince bir ilahi hesapla yapılarak insanın emrine sunulmuştur.

*

Mevlana hazretleri buyurur ki; İnsanın görevi, bu dünyayı kendimize zehir etmek değil, dünyayı kendimize esir etmektir. Dünya kurulalıdan beri dünya hep insanları yutmuş, insanlar ise bir iğneyi bile yanlarında götürememişlerdir. Esas olan Allah’a kul, kullara faydalı olmaktır. Müslüman daima başkaları için yaşayan insandır. İnsan bu dünyaya başkalarına yararlı olmak, Allah’a kul olmak için gönderilmişlerdir.

Onun için yüce insan Mevlana buyurur ki; Dünya malı nisan yağmuru gibidir. Eğer denizde midyenin ağzına düşerse inci-mercan olur. Yok karada yılanın ağzına düşerse öldürücü zehir olur. Dünya malı böyledir. Eğer iyi insanların eline geçerse herkesin duasını, kötü insanların eline geçerse bütün insanların bedduasını alır. Dünya malı bir okyanustur. İnsanın nasibi bir avuç sudur.

Deniz insanın avucuna sığmaz. Nasibin bir avuç sudur. Gerisi insanlarındır. Su geminin altında olursa gemiyi yüzdürür. Amma su geminin içine girerse gemiyi batırır. İnsanları öldürür. Dünya malı ateş gibidir. Tencerenin altında olursa içindeki suyu kaynatır. Eğer suyu ateşe dökersen söndürürsün. İşte dünya da böyledir. Kimseye baki değildir.

Neticede bu dünyada dengeli bir yaşayış esastır. Doğanın fiziki, sosyal, ekonomik ve bütün ölçülerini korumak, dünyada huzur ahirette sürurun esasıdır. Aksi halde dünya zindan, ahiret perişandır.

Doğada dengelerin korunması sünnetullah ölçüleri şarttır. Bu dengeler bellidir. Fiziki, sosyal, ekonomik, bilimsel esaslardır.

Yaşam ölçüleri, ilahi emirler, toplumsal gerçekler, aksi fesattır.

Ulu Allah sonsuz, uçsuz, bucaksız, sınırsız merhameti gereği durup dururken hiçkimseye ve topluma bela vermez. İnsanlar kendi belalarını kendileri üretir.