Anadolu’da devlet yapılanması 4000 yıl önce Hititler döneminde başlamıştır. Anadolu’da ilk meclis de Hititler dönemindedir. Adı da PANKU... Bu meclis, savaş kararı alma ve kralı yargılama yetkilerine sahiptir.

Çağımızda telaffuz ettiğimiz birçok kavram tarihi süreç içinden süzülerek günümüze gelmişlerdir. Hitit döneminde “Kuvvetler Ayrılığı” kavram ve ilkesi lâfzen şüphesiz yoktur. Ancak kralı yargılayan bir meclis vardır. Bu durum, özünde kuvvetler ayrılığı ilkesini taşıyan adeta bir kök hücredir.

Bir toplumda hukuk kurumu itibarsızlaştırıldığında halk arasında orman kanunları işlemeye başlar. Gücü, gücü yetene… İşte böylesi durumlarda toplumsal barıştan söz etmek ne yazık ki mümkün değildir. Burada Shakespear’in “Güven ruh gibidir, terk ettiği bedene asla geri dönmez” sözünü hatırlatmak isterim.  

Oy verme işlemi bittikten sonra mühürsüz zarf ve pusulaların YSK kararıyla, geçerli sayılması ile Seçim Kanunu’nun 98 ve 101. maddeleri çiğnenmiş, milli iradeye darbe vurulmuş, hukuka olan güven bir kez daha ayaklar altına alınmıştır. Bu durum, son 15 yılın yakın tanıkları için pek de şaşırtıcı değildir. Ancak bütün bu don lastiği misali çekiştirmelere rağmen % 51 gibi bir fotofiniş ile yarış kazanılmıştır. Bu mücadelenin gerçek galibi ise “Hayır” diyen Türk milletidir. “Galip sayılır bu yolda mağlup” sözü bir kez daha yaşanmıştır. Bir başka deyişle, AKP’nin çan eğrisi inişe geçmiştir. Klasik “sağ-sol”, “senin partin-benim partim” anlayışları vatan söz konusu olduğunda Türk milletinin sağduyusu ile terk edilerek adeta “Çanakkale geçilmez” mesajı verilmiştir.

YSK marifetiyle gelinen nokta hukukun üstünlüğü ilkesinin tağyir, tebdil ve ilga edilmesi hâlidir ki herkesin şapkasını önüne koyup düşünmesi gereken bir trajedidir. Kısa dönemde çakma gündemlerle ve algı yönetimi teknikleri kullanılarak yaşanan hukuksuz durumun üstü örtülmeye, unutturulmaya çalışılacaktır. Ancak, Cumhuriyeti savunma mücadelesinin esas şimdi yükselen bir çaba ile sürdürüleceği aşamaya gelinmiştir. Referandum sürecinde yapılan tempo bu aşamada kesintiye uğratılmadan sürdürülerek gerçek gündem halka anlatılmaya devam etmelidir. Çünkü siyaset her gün yeniden yapılan bir şeydir. Dün yaptık bitti diye bir boyut yoktur.

Sosyal medyada YSK’nun açılımını başka türlü okuyan bir ifade hukukun üstünlüğü ve hukuka güven kavramlarının toplum nazarında ne hâle getirildiğinin işaretidir. Bu kurul üyelerinin adlarını sabit kalemle bir kenara yazmak ise tarihi bir görevdir. Bu kişiler şüphesiz tarih tarafından daha önceki benzerlerine yapıldığı gibi hak ettikleri sıfatlarla anılacaklardır. Bu kurul üyelerinin yakın zamanda “efendileri” tarafından ne şekilde ödüllendirilecekleri de sıkı takiple izlenmelidir. Ve bunun örnekleri son 15 yılda fazlasıyla vardır.

Herif oyunda devamlı kart çalar, hile yaparken “Şansa şüphe düşmüştür” gibi laflar edenler için de birkaç söz etmek gerekir. a) Süzme salak, b) Masada ütülen diğerlerinin ateşini düşürmek için üçkâğıtçının gizli ortağı…

İşin gerçeği ise Türk milleti, referandum sürecinin bütün eşitsiz dayatmalarına rağmen Cumhuriyetten yana tavır aldığını göstermiştir. Önümüzdeki dönemin belirleyicisi de milletin bu kararlı duruşu olacaktır.

Musa Eroğlu’nun okuduğu bir türkü var… “Yolun sonu görünüyor”… Görünen sonun kanla, irfanla, devrimle kurulan Cumhuriyet için mi, yoksa o Cumhuriyeti yıkmaya çalışanlar için mi olduğunu hep beraber göreceğiz.