Zülal Kaya, Çorum’un yetiştirdiği yetenekli, çalışkan, başarılı, araştırmacı kadın yazarlarımızdan birisidir.
Onun belgesel türdeki ilk romanı, “Kardaki Ayak İzleri”dir. O, bu romanında, 19’uncu yüzyılın sonuna doğru Rus ve Ermenilerin zulüm ve kıyımından kaçan, Ahıska Türklerinin ve dedelerinin dramını anlatıyordu. Annesinin kırk yıl boyunca kendisine anlattığı, babasının, yani dedesinin yaşantısından gerçek kesitler vermişti bu romanında.
İkinci romanı “Savaşın Yarık Tabanlı Kadınları”nda ise; Osmanlı’nın çöküş döneminde, yine Doğu Anadolu’da Rus işgali altındaki köy, kasaba ve kentlerimizde, özellikle de Ermeni zulmü ve kıyımından, yerini yurdunu bırakarak Anadolu içlerine Çorum’a doğru kaçan kadın, çocuk ve yaşlıların sürdürdüğü göçün dramını yazmıştı. Zülal Kaya’nın, çocuk yaştaki babası ve babaannesi de bu “kaça kaç” göç kervanının içindedir.
Her iki romanında da anlattığı savaşın ve Ermeni zulmünün; kadın, çocuk ve yaşlı demeden çok ağır bir biçimde kıyıma uğrattığı insanların yürek burkan serüvenleridir.
Üçüncü romanı “Sahipsiz Bedenler”dir. Zülal Kaya, gerçek bir öyküden yola çıkarak yazdığı bu romanında, genç kızlığından itibaren yaşamı yanlışlarla dolu bir kadının, başka yaşamları da alt üst ettiğinin ve bazı kişilerce kadının cinsel bir meta gibi kullanılmasını öyküsünü anlatır.
Boş durmuyor Zülal Kaya. Durmadan üretiyor ve yazıyor. Yine belgesel türdeki dördüncü yapıtı olan “Erzurum’dan Kan Damlıyordu” adlı romanı da, savaş yıllarında cephe gerisindekilerin romanıdır. İkinci, üçüncü romanı gibi bu da İstanbul’da Togan Yayınları’nca, Kasım 2014’de basılıp, okur önüne çıkar. Bunda da anlattığı, cephe gerisindeki kadınlarımızın, çocuklarımızın içler acısı dramıdır.



Zülal Kaya bu romanını yazmak için, Doğu Anadolu’ya Erzurum yöresine gider. Erzurum ve köylerinde araştırma ve incelemeler yapar. Bundan yüz yıl önce, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Ermeni zulmüne ve kıyımını uğramış insanların torunlarıyla bire bir görüşerek anlatılanları kurgulayıp bu belgesel romana dönüştürür.
Romanın önsözünde şöyle der:
“Bu kitapta 1916 ve 1918 yılları arasında Erzurum ve Erzurum Alaca Köyünde yaşanan Ermeni zulmü ve kıyımını ve bu kıyımdan kurtulan dedelerin ve ninelerin yaşadıklarını, torunlarından dinleyip kurgulayarak kaleme aldım.
Ben de Erzurum Alaca köyünde o korkunç günlerin öyküsünü, (kocasını askere yollamış, bir süre sonra iki bacağını yitirmiş olarak dönen bir gazinin eşi olan) Merzuka Hanımın torunu Fatma Aksakal Hanımdan dinledim. Daha sonra Ermeni zulmünü ve katliamını (kıyımını) yaşamış ailelerin çocukları ve torunlarıyla görüştüm…”
Zülal Kaya oralarda yürek burkan nice acı olayları göz yaşlarıyla dinler, notlar alır ve yazar. Aradan yüz yıl geçmesine karşın bu kıyım, o insanların belleklerinde hala tazeliğini korumaktadır.
Zülal Kaya, yine kitabının önsözünde özetle şöyle der:
“Yüzyıllarca iç içe bir arada yaşadığımız Ermeniler, yabancı ülkelerin kışkırtmasıyla Rus işgali altındaki Doğu Anadolu illerimizde, eli silah tutan erkeklerin cephede olmasını fırsat bilerek Türklere karşı zulüm ve kıyıma kalkışmasalardı, devlet tarafından zorunlu göçe zorlanmayacaklardı. Ben, suçsuz yere öldürülen Ermeniler için bile üzüntü duyarım. Gayem halklar arasındaki düşmanlığı körüklemek değildir. O günler unutulmasın istedim. Çünkü her evden; “Benim de dedemi, ninemi, yeğenlerimi Ermeniler öldürdü feryatları yükselmektedir…”
Birinci Dünya Savaşı yıllarında bundan yüz yıl önce askerimiz dokuz farklı cephede düşmana karşı savaşmaktadır. Doğu Anadolu’nun bazı illeri 1877-78, 93 Harbinden itibaren Rusların işgali altındadır. Bin yıldır iç içe yaşadığımız Ermeniler de ülke savunması için Osmanlı ordusunda askerdir. Ancak ne var ki, Ruslar, Fransızlar ve İngilizler tarafından bağımsız bir devlet olmaları yönünde kışkırtılan ve silahlandırılan Ermeniler, devletin zayıflığını fırsat bilerek ellerindeki Türk Ordusunun silahlarıyla Rus Ordusuna katılıp Türklere karşı savaşırlar. 1917’de Çarlık Rusya’sının yıkılmasından sonra, Doğu Anadolu illerinden çekilen Rus ordusunun silahları da tamamen Ermenilere kalır. Onlar da köy, kent ve kasabalardaki savunmasız Türklere karşı acımasızca bir soykırım başlatırlar.
Zülal Kaya, 450 sayfalık bu yapıtında, Erzurum’un Alaca köyünde bundan yüz yıl kadar önce yaşananları anlatmaktadır. Tüm Anadolu’nun köy, kasaba ve kentlerinde olduğu gibi Doğu Anadolu’da, Erzurum Alaca köyünde de halk savunmasız; yaşlı erkekler, kadınlar ve çocuklar Ermeni saldırılarıyla karşı karşıyadır.
Ortaya, oldukça başarılı, belgesel bir roman çıkaran Zülal Kaya’nın Roman kahramanları; Merzuka Gelin, Battal, Ebulkasım, Şahabettin, Hacı Ağa, İmam Efendi. Yemen Gazisi Topal Derviş, Eşi Aydoğdu Hanım, Muhtar Ragıp, Eşi Döne Hatun, Oduncu Muhammet, Eşi Sabah Hatun, Erzurum’dan Hancı Musa, Hacı Ömer Ağa ve diğerleridir.
SÜRECEK