Seçim yarışı, liderlerin o kent senin bu kent benim koşturmaları, birilerinin boş alanlara nutuk atması, koltuk altında seccade-meccade gezintileri, Millet İttifakı adayının kalabalık alanlarda dinleyicilerin ufkunu açan sözleri ve vaatler, yirmi bir yıldır muhalefetteymiş gibi  yapılmayan işleri yapacaklarına ilişkin sözler…. Kendileri dışında her yurttaşın kabahatli olduğu konulardan yakınmalar…

Başka sıralanacak çok şey var ancak hepsini sıralamayalım ve bu hengâme içinde gözden ırak tutulan ve hiç anımsanması istenmeyen gerçeklere dönelim:

Bu dokuma dikiş tutmayacak kadar çürümüş durumda. İlmeği hangi noktaya atsan deliniyor ve o delik giderek büyüyor. Bu ceket artık giyilmez saraylım!

Büyüyen deliklerden en can alıcısı yiyecek… Dünyada düşen gıda fiyatlarının ülke sınırları içinde önlenemeyen yükselişi... Adı markete dönüşmüş olan büyük bakkalların et satış noktalarında gram et bulunmaması, bulunanın da ateş pahası olması… Evine et girmeyen yoksulların çocukları…

Bu öğleden sonra birkaç arkadaşla bulunduğumuz semtte, orta halli bir kahvecide iki çift laf edelim dedik. Kararlaştırılan saatte bir masada buluştuk, canı çay isteyen çay aldı, benim gibi birkaç kahve tiryakisi de sıradan fincan ile Türk Kahvesi istedi. Ben sade Türk kahvesine düşkünüm. Sade kahve söyledim. Görevli hanımın masalara servis yapılmayacağını, her kişinin kendisinin alması gerektiğini belirtmesi üzerine, biraz sonra yerimden kalktım, yavaş yavaş kasaya ilerledim, kasanın yanında bir tepsi içinde kahvem küçük bir bardak suyla hazırlanmıştı ve yanında ödeme belgesi duruyordu. Kasiyer hanıma ücretin ne olduğunu söylemeden belgeyi uzattım, üstünde ne yazdığına baksam da okuyamazdım, yakın gözlüğüm yanımda değildi. Kasiyerin 55.90TL olduğunu belirtmesi üzerine bırakın şimşeği yıldırım çarpmışa döndüm. Bir sene önce 2.5 TL'ye içtiğim sıradan bir fincan Türk Kahvesi 55.90 TL olmuş! “Aman Tanrım, Ulu Manitu, Yüce Tengri, Ey Buda” diyemeyecek kadar şaşkınlığa uğramış olmalıyım ki birlikte oturduğumuz arkadaşlardan biri yanıma yaklaşıp usulca “Bozuğun yoksa ben ödeyeyim” deyince iyiden iyiye öfkelendim. Hani derler ya cinlerim başıma çıktı… İşte öyle, cinlerim başıma çıktı. Yanılıp kahvecide buluşmaya karar verdik, üstelik kahveyi de söylemiş olduk… Ödenecek. Cüzdanıma uzandı elim, cebimden çıkardım, kenarları yıpranmış, rengi atmış, alacalı-bulacalı bir renge dönüşmüş olan değerli cüzdanımdan değerinin nerelere kadar düştüğünü kestiremediğim 200TL’lik pembe bank-notu (eskilerin pangunot’u) kasiyere uzattım, bir avuç bozuk para ile birlikte üstünü verdi. Pembe banknot öyle güzel mürekkep kokuyordu ki, fırından yeni çıkmış ekmek kokusunu andırıyordu. Bu da pangunot matbaasından  yeni gelmişti anlaşılan veya az önce para çektiğim ATM’nin metalik kokusu sinmişti. Ama yok, yanılmıyorum, koku matbaa ve mürekkep kokusu gibi geliyordu. Demek ki pangunot matbaası seçim öncesi en işlevsel kamu kuruluşu olarak durmaksızın çalışıyor! Karşılığı olmadıktan sonra, boş kağıdı basıp dur! Merkez Bankası’nın -59 milyarda olduğu söylentisi doğru ise, İsviçre, İngiltere ve başka bilmediğim ülkelerdeki altınlar da karşılık olamayacağına göre bu pangunotların alım gücü ne olabilirdi? Bir sene önce 13.00TL’ye aldığım kuru fasulyenin kilosu olmuş 60.00TL!

Bu hafta “soğan” demeyeceğim, kızacaklar, “Hadi canım sen de, bir soğan tutturdun, gidiyorsun.” demesinler diye kuru fasulyeden girdim konuya. Şimdi de kuru fasulye alma TOGG al derlerse şaşırmam! Soğanlı işleri haftaya bıraktım. Giderek değerleniyor o oranda da acıyor.

Düşünebiliyor musunuz? Ülkenin en yüksek parası, 200TL, bir kilo et alamıyor… Etin kilosu 300 – 600 TL arasında sürekli yükselişte… Belli bir fiyat da yok! Neden yok? Bir ülkenin her noktasında her ürünün fiyatı neden bu kadar farklı olur? Dört fincan kahveyi ödeyecek değeri yok 200 TL’nin! Bir büyük bakkalda bir kilo pastırmanın 1600TL olduğunu öğreniyoruz sosyal iletişim ağından. Fileyi dolduracak pazar sebze meyvesi alamayan 200TL’nin değeri daha ne kadar düşer acep, bir bilene, örneğin hesap uzmanı bitkisel bakana sorsam, bir ‘epistemolojik’ yanıt verebilir mi ki?

Ukrayna – Rusya savaşı bırakmış, ikisi birden ülkeme savaş açmış da, seferberlik ilan edilmiş gibi erimiş paramızın değeri. Erimiş, erimiş!  Anlaşılır gibi değil! Cebinde 200 TL var diye seviniyorsun, bir file doldurmuyor aldıkların!  Bu gidişle 500 TL de gelir,1000TL de! Savaş yaşayan her iki ülke bile bu acınası duruma düşmemiş! Enflasyon %13’lerde seyrediyormuş oralarda.

Seçimi mevcut iktidar partileri ittifakı da alsa, muhalefet partileri ittifakı da alsa bu ekonomik alt-üst oluşun etkisi yıllarca sürecek gibi gözüküyor.

İktidarı demokratik yollarla almak üzere seçim kampanyası sürdüren muhalefet cumhuriyet tarihimizde görülmemiş ölçüde geniş bir ittifak oluşturdu ve başarılı olması büyük olasılık…

Bekliyorum ki muhalefet ittifakı ipi göğüsler ve tez elden düzlüğe çıkacak vaatlerini yerine getirir.

30 Nisan 2023