Ben de bir insan olmaya geldim

Çocukluk yılları… O günlerde bir an önce büyümek isterdik. Büyük adamlar olacaktık. Büyüdükçe küçüldük; gözümüz paradan puldan başka bir şey görmez oldu. Makam sahibi olduk. Gücümüze güç kattık. Gözümüze hoş görünen evler saniyeler içerisinde mezarımız oldu.

Onları kendimize benzetmeye çalıştık. Konuşmaya başlar başlamaz büyüdüklerinde ne olacaklarını sorduk. Kendi çocuklarımız yaşıtlarından üstündü, onlardan daha akıllıydı.. Yirmi Üç Nisan çocuk bayramında yılda bir kez kısa süreli olarak koltuklarımızı onlara devrettik. Aslına bakarsanız bir gün değil, en fazla yarım saat kadar makam sahibi oldular. Ne konuşacaklarını onlara biz söyledik. Gazetecilerin, televizyon kameramanlarının işi bittiğinde yine doğru bildiğimizi yaptık.

Çocuk olarak gördüklerimiz, bizlerin yapmak istemediklerimizi yaptılar. Sokakta çaresiz olarak dolaşan anne köpekle yavrularına onlar adına yapılmış parkın içinde bir yuva yapmışlar. Dayanışma içerisinde onlarla ilgileniyorlar. Evlerindeki yiyecekleri taşımışlar. Kendi harçlıklarıyla köpek maması almışlar.

Keşke, yürekleri bizlerden büyük olan çocuklar yılda sadece bir günlüğüne değil; yılın diğer günleri de yönetici olsalar. Böyle olsaydı bizler bu kadar çok sorunların içinde çaresiz kalmazdık. Tıpkı Hatay’ın Erzin ilçesinde, Marmara Bölgemizdeki Tavşancıl ilçesinde olduğu gibi deprem acılarını yaşamazdık.

Not: Deprem bölgesinden gelen can yakan haberler yüzünden çocukların yüzlerini gizledim.