Geçen hafta 28 Eylül’de meydana gelen 5,8 şiddetindeki depremin ardından İstanbul’da 470 toplanma alanından imara açıla açıla sadece 77 tanesinin kaldığını vurguladık. Ve “Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye” diyerek yazımızı sonlandırdık.

Daha sonra gündeme gelenlere bakınca, olayın çok detaylı olduğu, öyle ünlü bir halk deyimi ile geçiştirilecek basit bir şey olmadığı, ayan beyan ortaya çıktı.

Profesör Celal Şengör’ün kendisine yazdığı mektubu Uğur Dündar Sözcü gazetesinde yayımladı. Celal Hoca:

•“Yangın çıkma ihtimali yüksektir. İtfaiye hazır mı?

•Havadan yangın söndürme düşünülmüş mü?

•Yiyecek içecek meselesi düşünülmüş mü?

•Emniyetin yağma olaylarını önlemede planları var mı?

* * *

Gazeteci Esra Boğazlıyan, iki Japon bilim adamı ile görüşme yapıyor:

“5,8 şiddetinde depremde yıkım olmadı ama Anadolu’dan yakınlarını arayanların yoğunluğu, telefon görüşmelerini tıkadı, görüşülemez oldu. Japonya’da benzer durum oluyor mu? Olmuyorsa önleminiz nedir?” diye sordu.

Japonya’da da kısıtlama oluyormuş ama önemli görüşmeleri aksatmadan yürüten sistemleri varmış. Nitekim bizde de normal telefonlar aynı duruma uğrarken, askeriye böyle bir sıkıntı çekmemiş.

* * *

Bunlara benzer görüşler medyada; ortaya döküldü. Daha başkaları da gelecektir.

Söylenen ve yazılanların en önemlisi, ilkokulların, toplanma yeri görevini de görebilecek şekilde donatılması oluyor. Çünkü;

•Her mahallede bir ilkokul var.

•Her okulun hem kapalı alanı hem açık teneffüs alanı var.

•Depremden sonra anne ve babaların ilk koşacakları yer çocukların okuludur.

Bu görüşün doğruluğunun şüphe edilecek hiçbir tarafı yok. Ancak, pazartesi günü 6 okul boşaltılıp, öğrencileri başka okullara yönlendirildi. Üstelik bu 6 okulların yarısı ilkokuldu…

O zaman; okulların en güçlü şekilde yapılması ve toplanma yeri olarak da kullanılması için donatılması gerekiyor. Tabi sağlam yapma olayı meselenin püf noktasını oluşturuyor.

Peki, püf noktası nedir? Örnek ararsanız; Ayasofya buna iyi bir örnek. Yani önce kilise, sonra Cami, günümüzde Müze. Ne şekilde kullanılırsa kullanılsın; 1400 senedir ayakta duruyor…

Üstelik zamanımızdaki teknolojinin büyük çoğunluğu, onun inşa edildiği tarihte yok.

Üniversitelerimizi ve yıkılan okullarımızın, mimarlarını, mühendislerini, müteahhitlerini bu mukayeseyi yapmaya davet ediyorum.

En güzel günler sizlerin olsun.