Her ne kadar adı Türkiye Cumhuriyeti olsa da artık Türkiye bir kayyumlar cumhuriyetine dönüştü. Önceleri kayyumları sadece belediyelere atayan iktidar, sonra derneklere, vakıflara, şirketlere kadar uzattı. Hatta yakında apartman yönetimlerine de kayyum atarsa şaşırmayacağız. Şimdi sıra CHP’de ve İstanbul İl Başkanlığı’na kayyum atandı. Muhalefetin son nefes borusu CHP, “bağımsız yargı” nidalarıyla paketlenerek iktidara teslim edildi.

İşin gerçeği, iktidarın demokrasi hikâyesinde bu davranış yeni değil. Ancak olayın kapsamı, büyüklüğü ve içeriğine bakıldığında final sahnesi gibi görünüyor. Bu sahnede yargı figüranları da var. Ancak bugünkü yargı senaryosu, iktidar tarafından yazılan bir piyesin karakter oyuncuları gibi durduğu açık bir gerçek. Bir siyasi partinin il başkanı mahkeme kararı ile düşürülerek kayyum atanıyor. Devamında Sayın Özgür Özel’in de düşürülerek yerine “Kayyum Kemal’in” getirilmesinin yolu açılıyor.

Aslında yasal gerçek şudur: Türkiye’de Siyasi Partiler Kanunu’nun 21. maddesi, “kongreler hâkim gözetiminde yapılır, kesinleşir” diyor. YSK dışında kimsenin iptal yetkisi yoktur. Görüldüğü gibi iktidar için artık kanun ve hukuk sadece nostaljik bir gösterişten ibaret. İktidar, keyfine göre “iptal” butonuna basıyor. Daha önce de İstanbul seçimlerinde aynı zarfta bulunan 4 pusuladan birini iptal ettiği gibi. Fakat bu paslı silahın, önceden de olduğu gibi, kendi ayağına patlayacağını düşünemeyecek kadar gözlerini karartmış görünüyor.

Gürsel Tekin’in kayyum olarak atanması ayrı bir kara mizah örneği. Yıllarca CHP’de genel sekreterlik yap, şimdi de iktidarın yargı darbesini gönüllü üstlen. CHP de onu partiden ihraç ediyor. Adeta şaka gibi. Gerçekte kayyumu atayanın mahkemeden öte, iktidarın rejim organizasyonu olduğunu kitleler biliyor.

İktidar oyununu bilinçli oynuyor: Kontrol altında bir muhalefet. İktidarın izin verdiği kadar muhalefetçilik oynamak. Aktif sokak devinimlerinden uzak tutmak. Zira Mart 2025’te Özgür Özel liderliğinde yapılan mitingler, “yaz sıcağında kimse nasıl olsa sokağa çıkmaz” diye yapılan hesapları bozdu. İnsanlar yaz kış demedi, sokakta toplandı. CHP’yi sokaktan uzaklaştırmak istiyorlar. Kısaca sokak halka kapatılmak isteniyor. Toplumu mahkeme koridorlarında boğma düşüncesi ise halkın öfkesini daha da büyütüyor.

Hasılı; batık ekonomi, çürüyen yargı, siyasetin kayyum tiyatrosu gibi konuları düşününce ortaya çıkan tablo şu: CHP’ye kayyum, demokrasiye son darbe. CHP’nin belediye başkanlarını görevden al, il-ilçe başkanlarını iptal et. Genel başkan mı? Bekleyin, sıra ona geliyor. AKP tipi demokrasinin yeme, yanında yat.

Türkiye’de artık hiçbir kurum kendi ayakları üzerinde duramıyor. CHP’ye yapılan basınç, Türkiye’nin üzerine yapılan basınçtır. Ve bu, demokrasi tabutuna çakılan son çividir.

Sonuç olarak; CHP’ye atanan kayyumlar, ilk seçimlerde iktidara karşı patlayacak haklı öfkenin habercisidir. Kelle pahasına Cumhuriyet’ini kuran bu halk, iradesi ile alay edilmesine, iradesinin elinden alınmasına asla izin vermeyecektir. Yapın erken seçimi, görün: “Saçınız ak mı, kara mı?”