30 Ocak 2021, Cumartesi günü Köy Enstitülü aydın bir değerimizi Müslüm Tunaboylu ağabeyimizi yitirdik. Üzüntümüz sonsuzdur. Sanıyorum O, Köy Enstitülü öğretmen kuşağının Çorumdaki son temsilcisi idi.

Kendisini zaman zaman telefonla arardım. O da kimi zaman beni arar, söyleşirdik. Kısa bir süre önce yine telefonla aramıştım kendisini. “Pek iyi değilim,” demişti. Geçmiş olsun demiş; yeniden görüşmek dileğimi iletmiştim. Nereden bilebilirdim bu görüşmemizin son konuşmamız olacağını.

Bu Pandemi Döneminde, insanların dört duvar arasına sıkışıp kaldığı, birbirleriyle bir araya gelip buluşamadığı, görüşemediği bu sıkıntılı günlerde özellikle yaşlılar; hiç olmazsa telefonla aranılıp sorulmak isterler. Müslüm ağabey de zaman zaman kimi tanıdık, bildik dostlarının (ad vermeden) kendisini arayıp sormadıkları serzenişinde bulunurdu.

Bundan dokuz yıl kadar önce ben de Müslüm ağabeyle ilgili “vefa duygusu” ağırlıklı yazımda onun duygularının tercümanı sayılacak bir yazımda:

“Vefa” diyoruz da, bu sözden ne anlıyoruz? Vefayı ben, dostlarımızı, arkadaşlarımızı, özellikle de yaşlılarımızı unutmamak; onları zaman zaman aramak, ziyaret etmek, gereken ilgiyi, sevgiyi ve saygıyı göstermek ve onların gönlünü almak, onlara gereken değeri vermek anlamında nitelendiriyorum. Bir de geçmişte yitirdiğimiz değerleri unutmamak, onları, hiç olmazsa ölüm yıldönümlerinde gündeme getirerek, onları yaptıkları ve başardıklarıyla yeni kuşaklara tanıtmak olarak değerlendiriyorum.

İyi ama biz, bu vefa duygusunun gereklerini tam olarak yerine getirebiliyor muyuz? Açıkça söylemek gerekirse, buna üzülerek hayır diyeceğim. Buna ister boş vermişlik, ister önemsemezlik deyin; bizler nedense, dostlarımıza ve büyüklerimize karşı bu vefasızlığı hep yapıyoruz. Özellikle de yaşlılarımıza karşı. En çok aranılıp sorulması gereken yaşlarında, onları ihmal ediyor, arayıp sormuyoruz. Onları yitirince de, “bir ziyaretine gitmeyi bırak bir telefonla bile hatırını soramadık” bile demenin ve “vah, tüh” etmenin, üzülmenin bir anlamı yoktur sanırım. Onlar da yaşarken umdukları kişilerden gereken ilgiyi, sevgiyi ve saygıyı görmeyince kırılıp, inciniyorlar doğal olarak…” demişim:

Vefatından bir gün önce akşamüzeri telefonla aradığımda, kızı Aysel hanım açmıştı telefonu. Babasının Özel Elitpark Hastanesinde yattığını ve durumunun ağır olduğunu söylemişti. Yine de iyileşip evine dönmesi umudunu taşırken, ne yazık ki, sabahleyin vefat haberiyle şoka uğradım. Pandemi döneminin sona ermesiyle bir araya gelme, konuşma, söyleşme düşlemimiz de düş olarak kaldı..

Müslüm Tunaboylu’yu, Köy enstitülü bir eğitimci ve emeklilik sonrasında da bir gazeteci olarak, yeni kuşaklar belki tanımaz ama eskiler bilirler. Ben yine de onu kısaca tanıtmak istiyorum.

Müslüm Tunaboylu, 1932’de Bulgaristan’da doğar. 1938 yılında da daha 6 yaşındayken ailesiyle birlikte Türkiye'ye göçer. Devlet tarafından Çorum Mecitözü ilçesine bağlı Çıkrık Köyüne yerleştirilirler. (Çıkrık, bu satırları yazanın köyüdür.) İlköğrenimini Çıkrık köyünde tamamladıktan sonra, 1943 yılında Kastamonu'nun Gölköy Köy Enstitüsüne girer. Bu arada, ablasının komşu Kışlacık köyüne gelin gitmesinin ardından ailesi de Kışlacık köyüne göçer. Gölköy Köy Enstitüsünde başladığı eğitimini, Samsun'un Ladik ilçesi Akpınar Köy Enstitüsüne geçerek orada tamamlayıp 1947 yılında öğretmen olarak mezun olur.

Yurdun çeşitli yerlerinde 26 yıl, Atatürk devrim ve ilkeleri doğrultusunda Atatürk Türkiye’sinin bir bireyi olarak öğretmenlik yapar. Binlerce öğrenci yetiştirir.

Tunaboylu, 1973 yılının Ağustos ayında kendi isteğiyle emekli olur. 1974'de gazeteciliğe başlar. Başta Anadolu Ajansı olmak üzere yaygın ve yerel basında uzun yıllar habercilik yapar. O, 1974’ten 2000’in yarısına kadar bir eğitimci-yazar ve basın adamı olarak ülkemizin ve dünya ülkelerinin geçirdiği siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik çalkantıların da yakın tanığı olur.

Bunca yıl eğitimin, kültür sanatın ve basının içinde olan Müslüm Tunaboylu ilerlemiş yaşına karşın, okumaktan yazmaktan ve kendini geliştirmekten uzak durmaz. Zaman zaman yerel gazetelerde yayımladığı yazılarla okurlarını aydınlatma ve bilgilendirme görevini sürdürür. O nedenle kendi ilgi alanlarına göre oldukça birikimli, deneyimli bir değerimiz, yeri doldurulamaz Köy Enstitülü bir aydınımızdı. Son günlerine kadar bu birikimleriyle toplumu aydınlatmayı sürdürmüştür.

Çorumlu bayan yazarımız Zülal Kaya Müslüm ağabeyin anılarını yazarak iki kitap halinde yayımlar. Bunlar:

İstanbul’da Koza Yayınları tarafından basılan “Tunaboyu’ndan Köy Enstitüsüne” (2016); İkincisi de “Köy Enstitüsünden Anadolu’ya” (2020) adlı kitaplardır. Zülal Kaya, Müslüm ağabeyin, 1938 yılında, 6 yaşındayken ailesiyle Bulgaristan’dan Türkiye’ye göçünden başlayıp; ilkokul sonrası Köy Enstitüsünden mezun olup öğretmenliğine başlamasını ve öğretmenlik anılarını anlatır bu kitaplarda. Tarihe not düşen bu kitaplarla o, ölümsüzlüğü hak etmiştir diye düşünüyoruz.

Allah'tan rahmet dilerken; yeri cennet olsun, ışıklar içinde uyusun diyoruz. Aile bireylerine, yakınlarına ve sevenlerine baş sağlığı diliyoruz. Eğitim toplumunun da başı sağ olsun. O, unutmayacak, anılarıyla yüreklerimizde hep yaşayacaktır. 30.01.2021