İNSAN KENDİNE LAZIM OLAN İLMİ VE SANATI
ÖĞRENMELİ, İNSANLIK İÇİN DE KULLANMALI

Bilgi, ilim, malumat beşeriyetin yararı için olmalıdır. İnsanların cehlini kullanarak onları soyup soğana çevirmek için değildir. Yani ilim ve sanatı kullanarak nefsin arzularına alet etmek zaten haramdır. Kasaların kilitlerini açılmaz şifrelerle yapan sanatkarın, bunu kasa soygunculuğu için kullanmasına benzer bu iş. Bir de her ilim sanat kendi sahasında geçerlidir.
Hz. Mevlana bu hususu beyan için Mesnevi’nin 1. cildinde der ki: Güzel dilbilgisi bilen bir nahiv alimi gemiye binmiş. Kaptana hitaben “Kaptan bey, sen dilbilgisi okuma-yazma ve konuşma sanatı ilmini bilir misin?” diye alimlik taslamış. Kaptan da “Bilmiyorum, ben deniz ve gemi ilmini bilirim” demiş. Dil hocası, “Ey kaptan senin ömrünün yarısı heder olmuş” demiş, demeye kalmamış denizde fırtına çıkmış. Herkes bir tarafa sarılmış. Kaptan hocanın yanına gelmiş ve dilbilgisi alimi olan hocaya “Sen yüzme bilir misin?” demiş. Hoca “Hayır, bilmem” demiş. Kaptan, “Şimdi gemi batarsa, senin ömrünün tamamının heder olduğunu görürsün” demiş.
Yani insan kendine yakışanı yapmalı. Kendine lazım olan ilim ve sanatı öğrenmeli ve bunu beşeriyyeti için kullanmalıdır. Nahiv alimin ilmi onu boğulmaktan kurtaramaz. Bu bilge ama kendini deli yerin koyan meczup cezbeli veli kuldan bu sözleri duyan sual sorucu, ibretini alıyor. Ne garip bir haldir ki, bu gibi ibretli olayları yaşayanlar tekrar aynı hataya düşüyorlar. Hani başına gelen hekim derler. Adamın başına gelmemişse onun yanılması normaldir. Ama tecrübelilerin bu haline ne demeli. “Hafızayı beşer nisyan ile malüldür” Yani, çabuk unutur ölümden on kere döner de yine kendini felakete götüreni terk etmez.
Hal bu hal ki, R.SAV. “Müslüman bir delikten bir kere sokulur. Sizler aynı hatayı iki kez yapmayın” buyurmuştur. Veliler genellikle kendilerini gizlerler. Halk tarafından bilinmeyi sevmez ve istemezler. O bakımdan genellikle bilinmediklerinden insanlar velileri deliler içinde ararlar. Onların Allah dostluğundan yararlanmak isterler. Fakat her deli görünümündeki insanlar veli değildir. Gerçek delidir. Bu da bir hastalıktır. Allah şifa versin.
Eğer deli veli olsaydı, Bakırköy hastanesindekilerin hepsinin veli olması gerekirdi. Genellikle veliler kendilerini halktan gizlemek için deli kılığında olabilirler. Ama her deli veli değildir. Buna dikkat edilmelidir.
Bir de bu vardır. Doğru söz gerçek iş kimden gelirse gelsin, tesirini gösterir. Bu söyleyenden çok dinleyenin yani anlayanın anlayışına bağlıdır. Eğer kişide anlayış yoksa gübre kokusu ile öd ağacı kokusunu ayıramaz.
İnsanı gözü açık, zihni berrak anlayışı kavrayışı güçlü olmalı ve mürşid, irade, istekli olmalıdır.
Hz. Mevlana bu anlama-anlayış, kavrama işini hırsız köre yaklaşsa, kör onu tanıyamaz. Çünkü göremiyor ve görmediği için tanıyamaz. İşte hakikati görmek istemeyen, duyduğunu işitmek istemeyen, işittiğini anlamak istemeyen kişiyi, kedine yaklaşan hırsızı görmeyen ama’ya benzetiyor Hz. Mevlana...
SÜRECEK