Uzun süredir, her yıl geleneksel olarak kutlanan Ahilik Kültür Haftası’nda; Ahilik Felsefesi üzerine bir yazı yazıp, rahmetli babamdan sıkça dinlediğim ve bende derin izler bırakan  (tahminen  1900’lü yıllarda yaşanmış) dedemin çocukluk günlerinden kalan bir anıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.
İçinde bulunduğumuz hafta (13 – 19 Eylül) Ahi Haftası.
Ahilik Kültürü, atalarımızın geliştirmiş olduğu, bir esnaf lonca sistemidir. 
Cumhuriyet öncesinde Kırşehir, Ankara, Çorum, Çankırı,  Konya gibi şehirlerimizde oluşmuş, gelişmiş ve uygulanmıştır.
Ahilik kültürü; ekonomik, sosyal ve kültürel boyutları olan, çok kapsamlı bir kültür ve de derin bir felsefedir…
Ahilik sistemi içerisinde örgütlenen esnaf; bu sistemin özüne uygun biçimde ekonomik ilişkilerini sürdürürken, usta/çırak ilişkilerinde de, bir eğitim kurumu gibi görev yapan sistemdir.
Ele, bele ve dile sahip olmak, Ahiliğin ön koşuludur. 
Ahilik sisteminde; töre, gelenek, görenek,  edep, adap gibi kavramlar çok önemlidir. 
Ahi olabilmenin ve sisteme kabul edilip, sistemin içinde kalabilmenin koşulu; kişinin, iyililik, doğruluk, dürüstlük ve ahde vefa gibi kavramları, yaşamının her evresinde hayata geçirmesi, içtenlikle uygulaması ve sergilemesidir.
Özetle… Ahilik sistemi; “düzgün insan” niteliklerine sahip, “adam gibi adam olan” insanları; kucaklayan, onları bağrına basan, onların maddi ve manevi sorunlarına yardımcı olan sanal bir kurumdur. Ahilik, öğretmensiz bir halk üniversitesidir.
… …
Ben,  Ahi babası Ahi Evran hakkında son üç beş yıl içersinde bilgi sahibi oldum.  O’nun felsefesinin detayını,   son üç beş yıl içersinde okuyup, öğrendim.          
Şimdi geriye dönüp, şöyle bir mazime bakıyorum da; “Ahi” kavramından ve kültüründen bihaber olmama karşın; kendimi bildim bileli, (hem meslek yaşamımda ve hem de sosyal yaşamımda)  ayırdında olmaksızın bu felsefeyi benimsemiş, üçüncü kişilerle olan ilişkilerimde de yine bu felsefeyi uygulamışım.       
 Ama benim kör olası şansım işte!… Adam gibi adam olan insanlara, rastlayamamışım. Daha doğrusu  karşılaştığım, iki ayaklı her yaratığı,  “insan” sanmışım… 
O nedenle de, mağdur olan, aldanan, sürekli kazık yiyen ben olmuşum. 
??!!...                                                                                                
Hay Allah!… Bakar mısınız şu işe… Ne anlatmak istiyorduk(!) lâfı  yine nereye getirdik…
Yaramız kanadı yine… 
Neyse…artık klavyemizden  çıktı bir kere… 
Biz konumuza dönelim…
*    *    *
Evet!… Ahilik; bir esnaf lonca sistemidir… 
Ahilik; esnaflar arası yardımlaşma ve dayanışma sistemidir. Ama işin özünde  “Ahilik”; insanlıktır, iyi niyeti suiistimal etmemektir, dürüstlüktür, borca sadık olmaktır, yetim hakkı, kul hakkı yememektir, ahde vefadır… 
Ahilik; olduğu gibi görünmek, göründüğü gibi olmaktır.
… …
Rahmetli babama, rahmetli dedem anlatırmış… 
Nur içinde yatsın, rahmetli babam da bize  (sıkça) anlatırdı…
“1900’lü yıllar… 
Bir kunduracının yanına çırak olarak verilen dedem, 6 – 7 yaşlarında…
Bir gün akşama doğru (dedemin çıraklığını yaptığı dükkâna) bir müşteri geliyor…  Ayak numarasını söyleyip, ayakkabı istiyor. 
Dedem istenen ayakkabıyı vermek üzere rafa yönelirken, ustası hemen müdahale ediyor. “… Kusura kalma efendi, o numara ayakkabı bizde yok, ama karşı komşumda var… İster buraya getirteyim, isterseniz siz gidip oradan alın…”
Dedem şaşkın…  (müşteri dükkândan çıkınca)  soruyor, “… Usta, neden ‘yok’ deyip, komşuya gönderdin, rafta bir sürü var ya!…”
Ustası dedemin sırtını sıvazlayıp yanıtlıyor… “Evlât biz bu gün (Allah bereket versin) tam dört çift ayakkabı sattık, ama komşumuz henüz siftah yapmadı…”
Dedem, çocuklarına; çıraklığında aldığı en önemli dersin, bu olduğunu anlatmış yıllarca…
Babam da bize anlatırdı (sıkça)… 
Ahi’lik böyle bir şey işte…
Başka bir şey yazmama, başka bir şey eklememe gerek var mı?