Bir yanda 620 yıl yaşamış, tarihsel miadını doldurmuş bir imparatorluk

Diğer yanda, 1789 Fransız devrimi ile yükselen kapitalizmin yarattığı dünya konjonktürü, ulus devletlerin önünün açılır oluşu

Bir yanda, yükselen kapitalist dünyanın yeni konjonktüre göre dünyayı yeniden paylaşmak isteyişi

Diğer yanda, özellikle Osmanlı coğrafyasının bunun için büyük bir hedef oluşu

Bir yanda, Osmanlı İmparatorluğu’nun yaşama şansının ve yeniden inşa şansının kalmayışı

Diğer yanda, bu tarihsel süreci doğru okuyan bir iradenin ortaya çıkışı

***

Ve bu tarihi diyalektiği doğru okuyan Mustafa Kemal’in kişiliğinde güçlü bir irade…

İşte bu iradenin, ilk kez 19 Mayıs 1919 günü Samsun’dan duyulan, 22 Haziran 1919 günü Amasya’da, 23 Temmuz’da Erzurum’da, 4 Eylül’de Sivas’ta daha da yükselen, emperyalist işgale karşı bir “Kutsal İsyan” çağrısı

Ve “Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir” diyen

Ve “İstanbul hükümeti sorumluluğunu yerine getirememektedir” diyen

Ve “Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” diyen

Ve de bunun için, “Her türlü baskı ve kontrolden uzak milli bir heyetin varlığı zaruridir” diyerek Anadolu’yu emperyal işgale karşı direnişe çağıran bir ses

Zaten Antep’te, Maraş’ta, İzmir’de ve genelde tüm Anadolu’da bu ses duyulmuş, bu Kutsal İsyan’ın ateşi yakılmıştı.

İşte 23 Nisan 1920,  bu Kutsal İsyan’ın siyasi rotasını belirleyen ve milli iradenin temsili olan bugünkü adıyla TBMM’nin, Ankara’da açılışının ilk günü olmuştu.

Ve de o gün yükselen bu sesler, inşa edilecek bir ulus devletin, kurulacak çağdaş bir cumhuriyetin mayasının atıldığı, artık geri dönüşü olmayan ayak sesleri olmuştu.

***

İşte Cumhuriyet, 23 Nisan 1920’deki bu oluşumun üzerine inşa edilmiştir.

Çünkü o gün emperyalizme başkaldıran Türk’üyle, Kürt’üyle, Çerkez’iyle, Laz’ıyla, Alevi’siyle, Sünni’siyle kutsal bir isyanın ateşi yakılmıştır.

Ve 23 Nisan1920’de açılan bu meclis:

Tüm doğu halklarının uyanışını tetikleyen, “Kurtuluş Savaşının rotasını belirleyen siyasi merkez olmuştur.

Yani 103 yıl önce dünya sahnesine Anadolu’dan yükselen bu milli ruh, tüm ezilen halklar için ilham ve cesaret kaynağı olmuştur.

Nitekim Atatürk bu tarihi olguyu, “Günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün doğu milletlerinin de uyanışlarını öyle görüyorum” diye ifade etmiştir.

***

Ve gün 23 Nisan 1921’dir.

Yani egemenliğin monarşiden millete geçişinin birinci yıldönümüdür.

Ve de ülke işgal altındayken cumhuriyetin temellerinin atıldığı, ilk kazmanın vurulduğu günün birinci yıldönümüdür.

Meclis’e bir kanun teklifi sunulur. 23 Nisan’ın “Milli Bayram” olması istenir. Teklif onaylanır, 23 Nisan “Milli Bayram” olur.

1 Kasım 1922’de ise saltanat kaldırılmıştır. Bunun üzerine 1 Kasım, “Hâkimiyet-i Milliye Bayramı” olarak ilan edilir.

Ama zamanla 1 Kasım kutlamalarından vazgeçilir. 23 Nisan Milli Bayramı, “Milli Hâkimiyet Bayramı” olarak kutlanmaya başlanır,

Ve bu bayramın adı, 1935’te “Ulusal Egemenlik Bayramı”, 1981’de ise “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olur.

Çünkü Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğum günü olan bu bayramı, özellikle milletin geleceği olan çocuklara armağan etmiştir.

14 Mayıs seçimleri için siyasi heyecanın yükseldiği bir dönemde, dün bu bayramın 103 yıldönümü idi.

Tüm halkımıza kutlu olsun.