Sosyal medya… Facebook, Twitter, İnstagram…

İnternet teknolojisinin bu getirisi için yıllar önce “bayrak, flama ve slogan paylaşım platformu” demiştim ki o dönemde twitter ve instagram bu denli yaygın değildi. Bu arada facebook ile İnstagram’ın tek merkezden yönetilen çift yumurta ikizleri olduğunu hatırlatmak isterim.

Yaşanan süreç içinde insanlar bir gazete yazısını bile okuyamaz hâle getirildiler. Bu durum birileri için ileri derecede toplum mühendisliği başarısıdır. Küresel çeteler bu bağlamda algı yönetiminde hedefi tam da on ikiden vurmuş görünüyorlar.

İnsanlar ise inanılmaz bir telâş içinde hep bir yerlere yetişme çabasındalar. “Arkasından atlı kovalıyor” diye bir ifade vardır ya öyle de değil… Yaşanan hız ve telâş bunun fevkinde ne yazık ki…

Bu durum ise kaçınılmaz olarak gerçek gündemi öteleyen “çakma gündem”lerin peşine takınmayı da beraberinde getirmektedir.

Bunca toz duman içinde Türkiye kendisine dayatılan bir baskın seçim sürecinden geçmektedir. İşte bu noktada AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İngiltere’yi ziyaretleri üzerinde önemle durulması gereken bir hamledir. İlçe kongrelerini bile ihmal etmeyen bir siyasetçi için üç günlük yurtdışı seyahatinin arka planı kısa ve uzun vadede Türkiye için önem ve değer taşımaktadır.

Erdoğan’ın ABD ile yaşadığı hayli gergin bir süreçte ABD ile olan trafik sanki İngiltere üzerinden götürülmeye çalışılmaktadır. İngiltere hem ABD’nin hem de Siyonistlerin büyük abisidir ne de olsa…

Türkiye’nin gerçek gündemini izleyen ve Yeniçağ gazetesindeki köşesinde bir gazeteci sorumluluğu ile halkla paylaşan Ahmet Takan’ın 13 Mayıs 2018 tarihli “Tatlı dilli” İngiliz’in mutfağında pişirilenler adlı yazısından sürdürelim yolculuğumuzu…

Erdoğan'ın İngiltere ziyareti öncesinde satışı bağlanan Hürriyet gazetesinde yeni Büyükelçi Sir Dominicik Chilcott ile yapılan röportaj manşetten verildi. Klasik sinsi İngiliz diplomasisinin buram buram koktuğu söyleşide Büyükelçi hazretleri lütfetmiş!.. YPG'yi terör örgütü listesine almamışlar ama YPG, PKK bağlarını görüyorlarmış! Vay be! Şu iyi niyete bakın hele... Bu bağları gördükleri halde YPG'yi terör listesine almak için daha ne bekliyorlar acaba? Chilcott, "tatlı dil forumu"na katılmak için İngiltere'ye gidecek Erdoğan'ın elini rahatlatmak istemiş olmalı herhalde!

Ancak, baskın seçim kararının alındığı günlerde 19 Nisan'da kaleme aldığım yazıya koyduğum şu fotoğrafa hâlâ yanıt verilemedi. Seçim kararı alınmadan bir hafta önce, İngiltere derin devletine bağlı olan ve PKK yanlısı olarak bilinen kısa adı DPI olan Democratik Progress İnstitute'de AKP'li Efkan Ala, Mehdi Eker ve Taner Yıldız'ın ne yaptığını sormuştum. DPI'nın CEO'su eski "Kurdish Human Rigahts Project" direktörü Kerim Yıldız ve İngiliz derin devlet elemanları ile neler görüşüldüğüne açıklık getirilmesini istemiştim. Yeni bir "çözüm süreci"mi tezgâhlanıyor soruma da çıt çıkmadı.

Onca seçim telaşının yaşandığı şu günlerde haberciliğin ana esaslarından biri olan fikri takip gereği -AKP her ne kadar sağıra yattıysa da- DPI görüşmelerinin devam edip etmediğinin peşine düştüm. Ankara'daki güvenilir kaynaklardan "görüşme trafiği devam ediyor" yanıtını aldım. Masadaki konu başlıkları şöyle sıralandı: "Öcalan'a ev hapsi, PKK'ya siyasi af, eyaletler kurulması, bölge gelirlerinin paylaşımı, banka kurulması, ilkokuldan üniversiteye kadar ana dilde eğitim verilmesi, kadın hakları, LGBT hakları." Kaynakların ifadesine göre, son üç başlık konusunda uzlaşma sağlanmış diğer başlıklarda pazarlıklar devam ediyormuş.

"Tatlı dilli" İngiliz sinsi diplomasisi 25 Haziran sabahı için ne gibi tezgâhlar çeviriyor? İngiltere'nin Oslo sürecinin garantörü olduğunu unutmadığına inandığım yurdum insanı bakalım bu son numaraları yiyecek mi?

Ahmet Takan Erdoğan’ın İngiltere gezisinin stratejik perde arkasına ilişkin ne düşündüğünü 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı Cahit Armağan Dilek’e sorduğunda ise şu cevabı almıştır.

"Biz, ABD ile simgeleşen sorunlar nedeniyle iş yapamıyoruz, karşılıklı oturup konuşamıyoruz. El altından iş pişirecekler ama karşılıklı oturup konuşamıyorlar. Bence, İngiltere arabulucu… İngiltere üzerinden ABD ile iş yapıyorlar. Bu sadece İngiltere işi değil. İşin öbür tarafında ABD de var. Yani, Amerika bize empoze etmek istediği şeyleri İngiltere üzerinden yapıyor. Biz de İngiltere üzerinden karşılık veriyoruz. Bunun içinde Kıbrıs var, Suriye içinde onların oluşturmaya çalıştığı yapı var. Onların kabullenilmesine yönelik Amerika'nın telkinleri var. İngiltere de bu pazarlığı yürütüyor. Ondan sonra bu meşhur çözüm süreci var. 25 Haziran'da Suriye'de bambaşka bir resim göreceğiz. Hükümet de bu resme ses çıkarmıyor şu anda. İşte, Arap gücü gelecek, belki NATO'nun istikrar gücü gelecek. ABD planı kabullenilecek. Buna ses çıkarılmıyor. Bunun karşılığında seçimi kazanmaya yönelik artık bunun peşinden para mı gelir, siyasi destek mi gelirin pazarlığı yapılıyor diye düşünüyorum.

Hatırlar mısınız? 1974 Barış Harekâtı öncesinde 15 Temmuz'da Kıbrıs'ta darbe olunca bizimkiler garantör olarak İngiltere'ye gittiler. Ecevit'in hatıralarında var orada söylüyor; 'İkide bir İngiliz heyeti dışarı çıkıp geliyordu' diyor. 'Ne olduğunu anlayamamıştık. Sonra öğrendik ki dışarı çıkıp Amerikalılarla konuşuyorlarmış' diyor. ABD'nin Türkiye ilişkilerini İngiltere'ye havale ettiğini düşünüyorum." (Yeniçağ: Chatham House yeni Sykes-Picot haritaları mı çiziyor? - Ahmet TAKAN)

Sosyal Medya’nın bütün bu algı yönetimi çabalarına karşın, az sayıda da olsa bu yaşanan durumu irdeleyen kişilerin varlığı bir gerçektir. Ancak istisnalar üzerinden genelleme yaparak bir teori inşa etmek ise ne yazık ki mümkün değildir.

Kanla, irfanla, devrimle kurulan Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletini yeniden bir ateşle imtihan beklemektedir. Gerçek gündemi ısrarla halka anlatması gereken siyasi yapılar, bir diğer deyişle muhalefet ise, kendilerine dayatılan gündemin ötesini göremeyerek ne yazık ki küresel çetelerin arabasını çekmektedirler.