Yaşanılan her dakika, her saat, her gün, her ay, her yıl bir şeyler kazandırıyor insana.

Tabii görmeyi, izlemeyi, okumayı, araştırmayı, düşünmeyi, uslamlamayı sürdüren insanlara…

Ve yine pek tabii ki kazandırdığı kadar da pek çok şeyi alıp götürüyor...

Tavırlar değişiyor, huylar değişiyor, düşünceler, beklentiler, bakışlar değişiyor.

Yaş 75.

Neler gördü bu gözler, neler duydu bu kulaklar neler…

Mutluluğun da mutsuzluğun da doruğuna erişti bu beden.

Kimler geldi, kimler geçti hayatımdan.

Bazı şeyler için artık sabrım yok.

Ukala biri haline geldiğim için değil; tam aksine yaşantımda artık beni mutsuz eden ya da üzen şeyler ile zamanımı daha fazla yitirmek istemediğim bir noktaya ulaştığım için…

Laf sokmalara, haddinden fazla eleştirilere ve hangi türden olursa olsun talep ve beklentilere artık sabrım yok.

Benden hoşlanmayan insanları memnun etmeye, beni sevmeyen insanlara sevdirmeye ve bana gülümsemeyen insanlara gülümsetmeye yönelik arzumu yitirdim.

Artık yalan söyleyen ve beni yönlendirmek isteyen insanlara tek bir dakika bile harcamak iste(ye)miyorum.

Oyunların, ikiyüzlülüğün, sahtekârlıkların ve ucuz övgülerin olduğu ortamlarda bulunmak istemiyorum.

Çokbilmişliğe ve akademik ukalalığa tahammülüm yok.

Ve yine aynı şekilde içi boş dedikodulara da bulaşmak istemiyorum.

Uyuşmazlıklardan, karşılaştırmalardan ve kıyaslamalardan nefret ediyorum.

Farklılıklardan, hatta zıtlıklardan oluşan bir dünyaya inanıyorum.

Herkes neyse, kendini ne ve nasıl hissediyorsa o.

Bu uzun süreçte bunu öğrendim.

O nedenle de katı ve toleransı olmayan insanlardan kaçar oldum.

Arkadaşlıkta vefasızlıktan, sadakatsizlikten ve ihanetten hoşlanmıyorum.

Birisine nasıl iltifat edileceğini ya da cesaretlendirmek için ne diyeceğini bilmeyen insanlarla bir arada olmuyor, olamıyorum.

Abartılar sıkıyor beni.

Ve her şeyin üzerinde, sabrımı hak etmeyen hiç kimseye sabrım da kalmadı.

Yaş 75.

Dile kolay üç çeyrek asır.

*    *    *

Çorum’un köklü ailelerinden Haboğlu Ailesi’nin mensubuyum.

Sülale olarak sargın ve tutkunuzdur birbirimize.

Her sülaleye nasip olmayan dokuz kuşaklık kitaplaştırılmış bir soyağacımız var.

Haboğlu Ailesi olarak yılda en az bir kez toplaşır, buluşur, özlem gideririz.

Aile büyüğü sayımız giderek azaldı ve azalıyor.

Aramızdan ayrılan her aile büyüğümüz, her aile bireyimiz derin yaralar açar ruhumda.

Dile kolay üç çeyrek asrı devirdi bu beden.

… …

Söke Ortaokulu, Afyon Lisesi mezunuyum.

Şanslıydım; öğretmen ötesi öğretmenlerin elinde yetiştim.

Hayatta olan öğretmenlerimizle hâlâ abi /abla kardeş çerçevesinde görüşürüm.

Afyon Lisesi Mezunu arkadaşlarımızla, ülkemizin herhangi bir yerinde her yıl toplanır görüşürüz, söyleşir, dertleşir, özlem gideririz.

Öğretmenlerimiz de katılır o toplantılarımıza.

Eskişehir İ.T.İ.Akademisi mezunuyum.

Eskişehir’deki diğer yüksek öğrenim kurumlarında okuyan arkadaşlarımızla aynı yurtlarda kaldık.

Ve ben üniversite yaşamım boyunda o yurtların tümünün başkanlığını yaptım.

Dolayısıyla çeşitli yüksek öğrenim kurumlarında okuyan pek çok arkadaşım oldu.

O arkadaşlarımızla da telefonla arar, sorarız birbirimizi.

Kaçınılmaz sona yaklaşıyoruz yavaş yavaş.

Üniversiteli bir arkadaşımın ölüm haberini alırım, bir başka üniversiteli arkadaşımdan.

İçim ezilir, o günüm zehir olur. Uzun süre kendime gelemem.

Yaş 75.

Dile kolay, üç çeyrek asır.

Üç çeyrek asrı devirdi bu beden.

Zaman zaman bir filim şeridi gibi geçer gözümün önünden her bir şey.

… …

Bu süre içinde neler gördü bu gözler, neler duydu bu kulaklar neler…

Ve neler yaşadı bu beden.

Her şey dün gibi gözümün önünde.

Öyle çabuk geçiyor ki zaman.

Neler yaşatıyor, neler öğretiyor geçen zaman.

Nelerle dolduruyor insanın belleğini.

Ne çok bilgilerle, ne çok sırlarla gidiyoruz öte tarafa…

Makam, mevkii sahibi iken, adam sandığımız, dost sandığımız kimleri kimleri tanıyoruz bu sürede.

Neler görüyor, neler yaşıyoruz.

Dile kolay hiç kimseyi kırmamaya, incitmemeye özen göstererek, harama tenezzül etmeden, ailemin boğazından tek bir haram lokma geçirmeden, bilerek yetim ve kul hakkı yemeden, çevreye zarar vermeden, dürüstlük anlayışımdan ödün vermeden üç çeyrek asrı devirdi bu beden.

Üçüncü kişileri sıkıntıya sokacak tek bir yanlış yapmadım.

Yanlışım olmadı mı?

Elbette oldu.

Yaptığım yanlışların bedelini hiç kimseye yansıtmadan kendim ödedim.

Bulunduğum her yeri güzelleştirmek için kendimi riske etme pahasına her şeyi yaptım.

Ardımda hep güzel şeyler bırakmak için varımı yoğumu ortaya koydum.

Ve…

Ve bilerek yaptığım tek bir yanlışım olmadan üççeyrek asrı doldurdum.

Üç çeyrek asır.

Dile kolay.

Artık hazırım.

Her şeye…