Hep söylediğimiz bir şey var.
Bu coğrafya, eskilerin deyimiyle, nev-i şahsına münhasır bir coğrafyadır. Nefes alırken bile dikkatli olmak gerekir.
Bu coğrafyada bir lafı dillendirmeden önce kırk kez düşünmek gerekir.
Çünkü bu coğrafyanın kendine özgü dinamikleri vardır.
Ve bu dinamikler, domino taşı örneği, birbirleriyle ilintilidir.
Dolayısıyla bu dinamiklerle oynamak, son derece tehlikeli ve risklidir.
Bir parça tarih bilen her beynin bildiği bu gerçekleri, ülkeyi on iki yıldır yöneten iktidar, ne yazık ki bilmiyor.
Adının başında profesör ibaresi bulunan dünün Dışişleri Bakanı, günümüzün Başbakanı(!) olan zat, (her nasılsa ikna ettiği malum lideriyle birlikte) Osmanlıyı diriltme hayalleri peşinde koşuyor.
Bu konuda bir örnek vermek istiyorum.
Sürekli çelişkiler içersinde yaşayan bu ikiliden uzun olanı, gazetecilerle sohbet ederken (kelimesi kelimesine böyle olmasa da) şöyle dedi bir tarihte.
“…Ürdün ziyareti sırasında, muhalif liderlerden biri bana dedi ki, ‘Buralar Osmanlı toprağıdır. Bu topraklarda nizami sağlamak size düşer. Bu görevinizi yerine getirin…’ Bu gerçekten hareketle, burada olup bitene biz seyirci kalamayız…”
Şimdi böyle bir olay, böyle bir söylem(!) doğrudur ya da yalandır; ben, o dönemin Başbakanın, bugünün Cumhurbaşkanının yalancısıyım.
Varsayalım ki gerçek.
Gerçek bile olsa; gülüp, geçilecek bu söylemi, ciddiye alıp, gazetecilerle sohbetleri sırasında bu safsatayı dillendiren bir zihniyet tarafından yönetiliyoruz.
Şimdi bu zihniyet, bu hayale öyle bir kaptırdı ki kendisini; o coğrafyayı karış karış bilen, o coğrafyada yıllarca savaşmış Atatürk’ün, “Ortadoğu bataklığından uzak durun.” uyarısına rağmen Türkiye’yi de bu bataklığın içine sokmak için adeta yırtınıyor.
Kendisi gibi düşünmeyenleri ya da bu coğrafyada, bu amaçla besleyip, palazlandırdığı malum gruplara karşı çıkanları, kendine özgü sıfatlarla suçlayıp, karalıyor.
* * *
Şimdi, bu ikilinin hedeflerinde, Beşar Esad var.
Esad’la yatıyorlar, Esad’la kalkıyorlar.
Niye?
Bu ülkenin başında bunca dert varken; bu öfke, bu kin niye?
Bu Esad, size ya da bize ne yaptı?
… …
Öyledir ya da böyledir, o işin derinliğine girmek istemiyorum ama neticede Esad denen bu zat, ülkesinin birliğini ve bütünlüğünü savunuyor. Sınırları içersinde kalan topraklarını sahipleniyor.
Aynı şey, yarın bir gün bizim de başımıza gelecek. Nitekim de geldi.
Biz de ülkemizi savunmak durumundayız.
Savunma hakkımızı kullanırken, yeri gelecek biz de ölecek, biz de öldüreceğiz.
O zaman birileri de çıkıp, bu ikilinin ağzıyla bizi suçlarsa, biz ne yanıt vereceğiz onlara?
* * *
Daha önce de yazdım, yine yazıyorum.
Şunu herkes bilsin, yazsın bir yerlerine.
Esad giderse, Suriye bölünür.
Suriye bölünürse, Türkiye de bölünür.
Türkiye bölünürse, ülkede iç savaş çıkar.
Türkiye bölünür, iç savaş çıkarsa; ülkeyi bu duruma düşürenler ve ülkeyi bu duruma düşürenleri destekleyenler, bunun hesabını veremez.