Çocukluk yıllarımda daha aklımızın ermediği, neyin ne olduğunu bilmediğimiz yıllarda büyük parkta boynu bükük oturan, mahzun duran onca insana rastlardık.

Kendilerini doğru düzgün tanımazdık, hayatlarından bihaberdik. Sadece halk tarafından nasıl çağırıldıklarını bilirdik. O isimlerin çoğunu Çorum halkı onlara takmıştı.

Bu isimlerden birisi de rahmetli babamın arkadaşı Çorum’un renkli simalarından Leblebici Deli Beşir idi. Çorum halkı rahmetliye neden böyle bir isim takmıştı, nasıl bir olay olmuştu da o isim takılmıştı, inanın ben de bilmiyorum.

Ama rahmetli babamın anlattığı bir hikâyesi vardı Leblebici Deli Beşir’in.

Hikâye şöyle:

Cumhuriyetin ilanından kısa bir süre sonra harf devriminin yapıldığı yıllar. Leblebici Deli Beşir rahatsızlanır ve hastaneye gitmeye karar verir. O tarihlerde Çorum’un hastane yolu büyük parkın içerisinden geçmektedir. Leblebici Deli Beşir rahatsızlığına rağmen parkın içerisinden kendinden emin ve rahat tavırlarla sigarasını tüttüre tüttüre hastaneye doğru ilerlemektedir.

Karşı taraftan fötr şapkalı, modern sayılacak kadar giyimli bir adam gelmektedir. Adam karşı karşıya geldiklerinde sigarasını yakmak için “Ateşi müsaade eder misiniz?” diyerek Beşir’den yanan sigarasını ister. O tarihlerde çakmak zaten yok, kibrit te zor bulunuyor.

Beşir yanan sigarasını ateş isteyen adama uzatıp verir. Adam sigarasını yaktıktan sonra Beşir’e sigarasını iade ederken “Teşekkür ederim” der. Teşekkür sözcüğü o tarihlerde pek yaygın olarak kullanılmadığı için Beşir ilk defa duyduğu bu sözcük karşısında “Peki” diyerek cevap verir. Ancak Beşir’in aklını “Bu cevap oldu mu? Olmadı mı?” sorusu meşgul etmektedir.

Beşir o tarihlerde Çorum’da bu tür konuların danışıldığı bir adamın yanına gider. Ona başına gelen bu durumu anlatır ve “Teşekkür eden adama ben bu şekilde ‘Peki’ diyerek karşılık verdim. Uygun oldu mu acaba?” diye sorar. Danıştığı kişi “Uygun olmamış” deyince Beşir “Ne diyecektim peki” der. Adam “O senin hüsnü teveccühün diyecektin” şeklinde cevap verir.

Beşir “Eyvah! Verdiğim cevap uygun olmamış” diyerek adamın yanından ayrılır. Bu durum Beşir’in aklını meşgul etmeye devam eder. Olaydan üç gün sonra Beşir Veli paşa hanının girişinde adamı görür ve “Efendi, efendi” diye bağırır. Adam dönüp baktığında Beşir adamın yanına yaklaşır ve;

“Hani sen üç gün önce hastaneden geliyordun, ben de hastaneye gidiyordum.”der.

Adam hayretle “Evet” diyerek karşılık verir.

Beşir, “Sen benden sigaranı yakmak için ateş istedin, ben de yanan sigaramı sana verdim. Kendi sigaranı yaktıktan sonra benim sigarayı iade ederken ‘Teşekkür ederim’ dedin. Ben de ‘Peki’ dedim. O ‘Peki’ yanlışmış, o senin ‘Hüsnü teveccühün’ olacakmış” der ve adamın yanından uzaklaşıp gider.

bitene anlam vermeye çalışan ve Beşir’le yaşadığı diyaloğa tanıklık eden insanlara hayretle bakan adama etrafındakiler “Beşir iyi adamdır” derler.

Siz lakabının deli olduğuna bakmayın özünde esprili, zeki ve çevresine karşı duyarlı bir kişiydi. Nasıl bir olay olmuştu da o isim takılmıştı! İnanın halen bilmiyorum.

Ama bir şehri şehir yapan geçmişidir. Önemli şahsiyetleri, eşrafı, renkli simaları, mahalle aralarındaki komşuluk ilişkileri, coğrafyası, kültürü ve eskiden günümüze nelerin kaldığı bir şehri şehir yapan büyük değerlerdir. Merhum Leblebici Deli Beşir de şehrin renkli simalarından biriydi.

Şimdi şöyle bir dönüp baktığımda Cumhuriyetten sonra Türkiye’de büyük bir değişim ve dönüşüm oldu. Çorum gibi merkezi bir konumda olan şehirde bile “Teşekkür” sözcüğünün bilinmediği zamanlar olmuş.

En güzel günler sizlerin olsun.