Önce birkaç soru:

-Parti kapatmak bir çözüm müdür, çözüm olmuş mudur?

-Hem siyasete hem de toplumsal barışa bir katkısı olmuş mudur ya da olabilmiş midir?

Eğer doğrusunu söylemek gerekirse olmamıştır, olamamıştır.

Yenisi kurulmuş, adı değişerek devam etmiştir. Hem de tabanı daha da genişleyerek…

İşte bu nedenle ülkemizin yaşadığı bu sorunda, görmediğimiz ya da görmek istemediğimiz bir neden var demektir.

Ve de hem siyasal hem sosyal hem de hukuksal olarak sormadığımız ya da sormak istemediğimiz bir neden var demektir.

Üstelik bu ülke 98 yıldır bu sorunu yaşamış ve de halen yaşıyor ise…

kapatmakla, seçmenle parti arasındaki gönül bağı koparılmak isteniyor ise bizim gibi ülkelerde, bu gönül bağını koparmak zor olduğu gibi daha da büyür olmaktadır.

Çünkü teröre karışmamak ve bulaşmamak koşuluyla bu siyasi çıkışlar, sosyolojik zemini olan çıkışlardır.

-İşte bu sosyolojik zemin görülmediği sürece…

-Yaşanan sorunların sosyolojik nedenleri okunmadığı sürece…

Parti kapatmak bir çözüm olmayacaktır ve de bugüne kadar olmamıştır.

Daha da önemlisi, okunamamış ve de çözülememiş sorunlar, bölge politikalarında etkin küresel güçler için hazır bir siyasi malzeme olmaktadır.

* * *

Ama 13 yıl sonra parti kapatmak yine gündem olmuştur.

Bugünlerde kapatılması gündeme gelen HDP’nin öncülü olan HEP, DEP, ÖZDEP, HADEP, DEHAP, DTP, BDP “bölücülük” suçuyla kapatılmıştı.

AKP’nin öncülü olan MNP, MSP, RP, FP “laiklik karşıtı odak olmak” suçuyla kapatılmıştı.

AKP ise 2008’de açılan kapatma davasından kıl payı kurtulmuştu.

Kapatılmamıştı ama AYM, “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu” gerekçesiyle “hazine yardımının yarı yarıya kesilmesine” karar vermişti.

Nitekim bu nedenlerle AKP iktidarı 2010, 2013 ve 2015’te parti kapatmayı zorlaştıran adımlar attı.

“Kapatma davasının, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın talebi üzerine Meclis'te kurulacak komisyonun izniyle açılmasını, siyasi partilerin ‘temelli’ kapatılması hükmünün kaldırılmasını” öngören Anayasa değişikliği teklifini TBMM’ne getirdi.

Ama muhalefetin destek vermemesi ve gerekli olan anayasal çoğunluğun (330) bulunamaması nedeniyle, bu adımlardan bir sonuç alınamadı.

* * *

Yine de şimdi bir kez daha sormak gerekir:

Parti kapatmak, demokrasi için bir çözüm müdür ve de parti kapatmak, ülkenin geleceği için bir çözüm olmuş mudur?

Elbette doğru söylemek gerekirse olmamıştır.

Ama:

-Daha da radikal olunmuş mu? Olunmuştur.

-Bir mağduriyet yaratmış mı? Yaratmıştır.

-Bir ötekileştirme olarak görülmüş mü? Görülmüştür.

-Etnik milliyetçiliği tetiklemiş mi? Tetiklemiştir.

Yani parti kapatmak sorunların çözümü olmamış, olamamıştır.

Nitekim bu konuda:

15 Mart 2015 günü, Balıkesir’de Ekonomi Ödülleri Töreni’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Partilerin tüzel kişilik olduğunu ve kapatılmaması” gerektiğini söylemişti.

05 Ocak 2016 günü, dönemin Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş,“Parti kapatmalarının Türkiye'nin siyasetine en ufak katkı sağlamadığını geçmiş dönemdeki uygulamalardan gördük” demişti.

AKP’de genel başkanlık yapmış Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da 17 Aralık 2020 günü, “Parti kapatmak oy veren kitleleri cezalandırmaktır” demişti.

* * *

Elbette her sistem, her ülke kendini korumak için önlem almak zorundadır.

Ama bu korumada; parti kapatmayı bir çözüm olarak görmek değil, sistemi zorlayan sosyolojik nedenlerin yok edilmesi olmalıdır.

Çünkü siyasi partiler, hem demokrasinin vazgeçilmez unsurudur hem de toplumsal tepkileri yasal ve legal sınırlar içine çeken siyasal bir araçtır.

Elbette, çağdaş bir devlet olmanın ön koşullarından biridir hukuk devleti olmak; ama bir ülkenin kaderini yargı kararları ile çizmek ne derece doğrudur, bu da tartışılmalıdır.

Özellikle yargı için, güvenirliğini yitirmiş ve vesayet altındadır deniliyor ise…

Ve de AYM kararları ve genelde yargı kararları, hem iktidar cephesinden hem de muhalefet cephesinden tartışılıyor ise…

Sonuçta toplumsal bütünlük ve demokrasi için yapılması gereken, sorunu çözülmemiş ve sosyolojik zemini olan hareketlerin legal zeminde kalmasını sağlamak olmalıdır.