Nevruz, Orta Asya'dan Anadolu'ya kadar ve tüm Ortadoğu toplumlarında, özellikle Türk kimlikli toplumlarda toprağın uyanışı, baharın gelişidir. Kürt kimlikli toplumlarda ise destansı bir öyküsü vardır.

Nevruz, Newroz adıyla bir Kürt efsanesi olan Demirci Kawa destanı ile ilişkilendirilmiş, günümüzde politik bir anlam yüklenmiştir. Ve politik bir duruşun simgesine dönüştürülmüştür.

Ve de yıllardır kutlanan Nevruz, özellikle doğu illerinde bu duruşun ve bu duruşun getirdiği çatışmanın bir sembolü olmuştur.

Ama 2013 Nevruz kutlamalarının, yıllardır yapılan kutlamalardan hem çok farklı hem de çok çarpıcı bir görüntüsü olmuştur.

-Kendini dışlanmış kabul eden doğu halkının Türkiye yurttaşı olduğu...

-İki kampa ayrılmış görünen Türkiye'nin bütünleşir olduğu...

-Doldurulmuş kin ve nefret duygularının söndürülür olduğu vurgulanmıştır.

Yani bu mesajlar verilir olmuştur.

Ancak bu fotoğraf, bugüne kadar görmek istemediğimiz bir gerçeği de vurgular olmuştur. Özellikle bir haftadır doğu illerinde, son olarak Diyarbakır'da yapılan kutlamaların, olmadığını sandığımız bir gerçeği de yüzümüze çarpar olmuştur.

Çünkü, bugüne kadar uygulanan askeri, siyasi ve sosyal politikalar sonucunda:

-Türkiye coğrafyası içinde, nasıl ayrı bir coğrafya oluştuğunu...

-Türkiye'nin doğusunda, nasıl ayrı bir sosyolojik kimlik oluştuğunu...

-Bu toplumun nasıl ikiye yarıldığını...

-Adeta yan yana yaşayamayacak iki topluma nasıl bölündüğünü gösterir olmuştur.

İşte sorun, görmek istemediğimiz bu fotoğrafın nasıl yok edileceğidir. Verilen mesajların nasıl çözüleceğidir.

Öncelikle tüm siyaset şunu kabul etmelidir ki:

-Bu fotoğraf iç politikada malzeme yapılacak bir konu değildir.

-Hiçbir partinin tek başına çözeceği bir konu da değildir.

-Ve de hiçbir partinin dışında duracağı bir konu, hiç değildir.

-Yani bu fotoğraf milli bir sorundur.

Ve şu da bilinmelidir ki, Türkiye bu sorunu ya çözecektir ya da sorun uluslararası güçlerin gündemine girecektir. Ve de girmek üzeredir. Yani görünen budur.

Bilinmelidir ki, Osmanlıyı batıran dünyadaki oluşumları okuyamayan siyasal bir körlüktür.

Irak'taki oluşum, Libya'daki oluşum, Suriye'de olacak oluşum hep bu siyasal körlük sonucudur.

Emperyalizmin bölgemizdeki politikalarını görememek, bölgemizdeki oluşumların ülkemizi de etkilemeyeceğini sanmak siyasal bir körlüktür.

Emperyalizm bölecektir, parçalayacaktır. Emperyalizm etnik kimlikleri kaşıyacaktır. Emperyalizm inançları kaşıyacaktır. Emperyalizmin mantığı budur. Bunları görememek siyasal bir körlüktür.

Ülkedeki sosyolojik oluşumları okuyamamak,

Ülkedeki toplumsal barışa çözüm üreteceği yerde, bölünme korkusuyla yaşamak,

Uyandırılmış kimliklerle birlikte yaşamanın toplumsal koşullarını oluşturacağı yerde, ülkeyi 90'lı, 80 'li, 70'li yıllara dönüştüreceğini sanmak siyasal bir körlüktür.

Yani bu fotoğraf iyi okunur olmalıdır.

2013 Nevruzunda yeni bir adım atılmıştır. Getirisi, ülkenin bütünlüğünü mü sağlayacaktır ya da bölünmeye giden yol mu olacaktır. Şimdiden kestirmek güçtür.

Ve istesek de, istemesek de Türkiye'de yeni bir dönem başlıyor olacaktır.

Toplumda endişe ve kuşku olmakla birlikte içinde umudu da taşımaktadır. Çünkü 30 yıldır akan kanın durabilme umudu vardır.

Ve tüm siyaset, bu fotoğrafı bir kere daha okumalıdır.

Özellikle de "Sosyal Demokratlar" okumalıdır. Çünkü bir siyasi parti olarak, "Kürt Sorunu"nu ilk kez dillendiren ve 1989'da bir rapor hazırlayan onlardır.

Bu ülkenin kurucu ideolojisini yüksek sesle savunan onlardır. Kemalizm'i yüksek sesle dillendiren onlardır.

Kemalizm'i günümüz Türkiye'sini okuyamayan bir ideoloji gibi görünür olmaktan kurtarması gereken onlardır.

Yani, başlayan bu yeni dönemde tüm siyasete, özellikle de "Sosyal Demokrat'lara büyük görev düşmektedir.

Kürt sorunu gibi radikal bir sorunun çözümünde, toplumsal barışın oluşum sürecinde, yılların demokrasi kültürünü içinde taşıyan "Sosyal Demokrat"lar dışarıda kalamaz, kalmamalıdır.

Yani, bölünme ve bütünleşme riskini birlikte taşıyan bu yeni süreçte, Türkiye'nin ufkunun açılmasında öncülük yapmalıdır.

Eğer nevruzdaki fotoğraf okunabildiyse...