Terörden bağrı yanık ülkeme ilaç gibi geldi bu mucizevi zafer. Hayırlı olsun.
Beş bilinmeyenli denklemde bütün taşlar mucizevi bir şekilde yerine oturunca biz de en iyi üçüncü olarak Avrupa Şampiyonası finallerine direkt gitmeye hak kazandık.
Kardeş Kazakistan’ın galibiyet haberi gelince Konya stadında yer gök inledi.
Ben de uzun süre çocuklar gibi ıslık çalarak bütün mahalleyi ayağa kaldırdım.
Yaşadıklarımız inanılmazdı. Arda’nın sahada hıçkıra hıçkıra ağlamasından çok etkilendim. Fatih hocanın ve bütün futbolcuların sevinçten çıldırmışcasına sağa sola koşuşturması görülmeye değer bir güzellikti.
Oysa çok kötü başlamıştık şampiyonaya. Birkaç maçtan sonra bir puanda kalınca ben dahil herkes “bu takımdan ne köy olur, ne kasaba” diyerek eleştiri oklarını Fatih Terim’e ve futbolculara fırlatmaya başlamıştık.
Futbolun mucidi İngilizler ; “futbol çok garip bir oyundur” derler. Çok doğrudur.
Ben de amatörce Çorum liglerinde Osmancıkspor’da 4 sene top oynadım.
Kursa giderek amatör futbol antrenörü oldum. Serik lisesi, Serikspor, Çağlayan lisesi ve Batman Yeşiltepespor takımlarını çalıştırdım.
Yaklaşık kırk senedir de futbol maçlarını izlerim. Televizyonlarda kadınların aptal dizileri izlemesini tenkit ederken, Beşiktaş’lı torunlarım Berke ve Kaan Döven de “Dede sen de sürekli futbol maçlarını izliyorsun ama” diyerek beni tenkit edince susmak zorunda kalıyorum!
Futbol hiçbir zaman hata affetmez. Her zaman güçlü, kuvvetli ve istekli olacaksın.
Bir anlık gaflet ve tereddüt seni de takımını da berbat eder.
Galatasaray’lıyım, Fatih hocayı da çok severim. Fatih Terim, Türkiye’nin ve Galatasaray’ın yetiştirerek futbol dünyasına armağan ettiği en karizmatik insanlardan birisidir. Mustafa Denizli ve Şenol Güneş hocamın da hakkını yemeyelim.
Onlar da çok başarılı ve değerli milli takım hocalarımızdır.
1980’lerde Atatürk havaalanında Galatasaray Rize’ye giderken, ben de Diyarbakır’a uçacaktım. Fatih Terim’i elinde tespih, yaka bağır açık görünce Bülent Eken’in yanına giderek, “Bülent hocam, kaptanımız Fatih Terim’in kılık kıyafeti hoş değil, bir uyarsanız” dedim. Bülent hoca, iki elini yana açarak, ”Kardeşim bu Adana’lı Fatih Terim!” dedi. Derwal de “ne diyor bu genç?” deyince, Bülent hoca tercüme etti. Derwal de iki elini yana açarak, “Fatih Terim bu, Adana’lıdır, karışmak olmaz” dedi.
İşte o günlerin kabadayı Fatih Terim’i Galatasaray ocağında kendisini eğiterek, geliştirdi, yetiştirdi ve dünyanın sayılı futbol direktörleri arasına girdi.
17 Mayıs 2000 yılında çalıştırdığı Galatasaray Kopenhag’da Arsenal’i 4-1 yenerek UEFA şampiyonu oldu.
Bu başarısıyla Galatasaray ve Fatih Terim de Türk futbol tarihine geçtiler.
Fatih Terim zor adamdır. Zor adam olduğu için de Fatih Terim’dir. Bir gazeteci, “Hocam Milletvekillerinden ve Bakanlardan bile çok para alıyorsunuz” deyince, Fatih hoca gazeteciye, “Türkiye’de kaç Milletvekili var, 550 değil mi? “Peki, kaç tane Fatih Terim var? “Bir tane” diyerek, muzipce cevap verdiği tevatür edilir.
Bu mucizeyi yaratan futbolcularımızın da hakkını yemeyelim. Başta kaptanımız Arda Turan olmak üzere, Selçuk’un, Caner’in, Hakan Balta’nın, Serdar’ın, Ozan’ın, Hakan Çalhanoğlu’nun, , Volkan Babacan’ın, Volkan Şen’in, Cenk’in, Gökhan’ın Umut’un, Şener’in ve yedek futbolcularımızın bu olağanüstü başarılarını kutluyor ve alınlarından öpüyorum. Ömer Hayyam üstadın şu güzel rubaisiyle Fatih Terim’e ve futbolcu kardeşlerime Avrupa futbol şampiyonasında başarılar diliyorum.
Bir sır daha var , çözdüklerimden başka,
Bir ışık daha var , bu ışıklardan başka,
Hiç bir yaptığınla yetinme , geç öteye !
Bir şey daha var , bütün yaptıklarından başka…(Ömer Hayyam)