"CHP'de Bir Şeyler Oluyor Gibi" başlıklı ve 13 Şubat 2012 günlü yazıyı şöyle bitirmiştim: "Galiba bu kez kurultaylar, siyasi tıkanmışlığın önünü açabilecek yeni bir kimlik oluşturmanın dönüm noktası olacaktır. Ve de olmalıdır..."

Nihayet olağanüstü kurultaylar bitirildi. Kurultaylarla partideki gerginlik bir ölçüde sona erdi. Beklenen bir yarılma olmadı. Tavanla taban arasında bir güven ortamı oluştu. Ya da en azından görüntü böyle.

Kılıçdaroğlu'nun liderliği şimdilik kabul görmüş durumda. Parti örgütünde ve tabanda yeniden bir rüzgâr oluşturulacak gibi.

Ancak bu rüzgârın oluşabilmesi için yapılması gerekenler vardır:

-Öncelikle resmi ideolojinin ve devletin resmi sözcülüğünü yapan parti görünümü yıkılmalıdır.

-Toplumun büyük ölçüde muhafazakâr bir yapıda olduğu görülmeli ve bu değerleri hırpalayan bir dil bırakılmalıdır.

-Etnik kimliğinden ve inanç kimliğinden ötürü rahatsızlığını dillendiren kesimlerin sorunlarına sahip çıktığı gösterilmeli, bu konuda atılmış adımlar siyasi polemik konusu yapılmamalıdır.

-Yapılan iyi şeylere açık destek verilmeli, her şeyi eleştirmenin bir siyaset olmadığı bilinmelidir.

-Bu toplumun artık "Sosyal Demokrat" bir iklime ihtiyaç duyduğu bilinmeli ve muhalefet olmaktan kurtulmaya çalışılmalıdır.

Kaldı ki, ülkede henüz alternatif ve güçlü ikinci bir "Sosyal Demokrat" oluşum yoktur. Zaten "Sosyal Demokrat" siyaset, bir sınıf siyaseti de değildir. Sonuçta mevcut düzeni bir ölçüde halkın lehine, emek dünyasının lehine çevirebilmeyi hedefleyen bir siyasettir.

Kılıçdaroğlu ve ekibinin parti İçinde önünü kesecek güçler ise, zayıflamış ya da geriye çekilmiştir. Kurultayda Kılıçdaroğlu'nun önü daha da açılmıştır. Siyaseti başarıya ulaştırabilmek için parti tabanı ve örgüt, büyük bir destek vermiştir. Görülen o ki, bundan böyle partinin çizgisi bu yönetim tarafından belirlenecektir.

Ancak çok önemli bir nokta gözden kaçırılmamalıdır. Partinin önceki yönetimi durup dururken tasfiye edilmemiştir.

Elbette bu tasfiyede görünen, partinin yıllarca uyguladığı politikanın başarısızlığı bir gerekçe olmuştur. Ama asıl neden sanırım daha farklıdır.

Özellikle CHP'de ve MHP'de toplumun hassasiyet gösterdiği kaset olayları dikkat çekicidir. Her iki partide de aynı yöntem uygulanmaya çalışılmıştır.

Çünkü ABD merkezli küresel güçlerin "Büyük Orta Doğu Projesi'nde, Türkiye önemli bir güçtür. Türkiye, bölgede en önemli ve güçlü ordusu olan büyük bir devlettir. Sosyal ve siyasal bilinç bölge ülkelerinden daha yüksektir.

Bu nedenle bölgenin yeniden dizayn edilmesinde hayır demeyen bir iktidara ve hayır demeyen bir muhalefete ihtiyaç duyulduğu gözden kaçırılmamalıdır.

Ana eksenlerinden tümüyle ayrılmış, bölgedeki uluslararası siyasetlere kayıtsız-koşulsuz destek veren siyasetlerin istendiği mutlaka görülmelidir.

Sovyetlerin dağılmasından sonra ABD merkezli "Küresel Emperyalizm", bölgeleri yeniden dizayn etmektedir. Özellikle Afganistan'ın işgal edilmesinden sonra yükselen ABD karşıtlığı Arap milliyetçiliğinin İslâmi referanslarla daha büyük bir güce ulaşabilirliği, emperyal güçler için tehlikeli görülmeye başlamıştı.

Bu yükselen dalganın gazının alınıp söndürülmesi, halkıyla barışık olmayan eskimiş yönetimlerin yerine yeni yönetimlerin oluşturulması küresel bir proje haline gelmişti.

Bu nedenle, demokrasi getiriyoruz çığlıklarıyla Irak işgal edildi. Bu nedenle Libya,

Nato uçaklarıyla yerle bir edildi. Tunus, Mısır yönetimleri bu nedenle değiştirildi. Sırada Suriye vardır. Daha ileride ise İran gündeme girecektir.

İşte "Arap Baharı" diye sunulan bu oluşumda, küresel politikalara karşı daha uysal bir Türkiye'nin istendiği bir gerçektir. Bunun için muhalefetin de uysallaştırılması hedeflenmiştir.

Tasfiyelerin ileriye yönelik amacı bu olsa gerekir. Bunun için CHP'deki yönetim değişikliğinin salt iç dinamiklerle olmadığı, dış dinamiklerin daha etkin olduğu düşünülmelidir.

Sanırım tasfiye edilen kesimin, "eksen kayması" diye endişe ettikleri durum budur. Ve bu endişe, Kılıçdaroğlu ve ekibinin gerekli hassasiyet göstermesi gereken önemli bir konudur.

Gün gelecek önüne Kıbrıs dosyası, Kuzey Irak dosyası konulacaktır. Gün gelecek Kürt Dosyası, Ermenistan dosyası, Suriye dosyası konulacaktır. Ve gün gelecek İran dosyası konulacaktır. Bunun için iktidara gelmesi de beklenmeyecektir.

Hem bu beklenti içinde olan dış müdahaleyi defetmek zorunda, hem de yıllarca halkıyla bir doku uyuşmazlığı yaşamış ve de iktidara susamış partiyi halkla buluşturmak, iktidara taşımak zorundadır.

Elbette zor bir görev üslenilmiştir. Ancak, yıllarca partinin hizmetinde bulunmuş ama tasfiye edilmiş kesimin endişeleri de paylaşılarak, yapılacak bir güç birliği hu zoru yenecektir.