-Mertlik nedir? İnsanın kusurunu yüzüne söylemektir. Alçaklık ise arkadan çekiştirmektir.

-İki kişiyi uyku tutmaz: Bir, aç insanı, iki, çok yiyen kişiyi.

-Eceli gelmemişse balık, karada bile ölmez.

-Amelsiz alim, balsız arıya benzer. Alim arı bal ise ilmidir.

-Başkalarının musibetlerinden sen ibret al. Başkalarına ibretlik olma.

-Gaybı bilmediğine şükret. Gayıpları bilseydin ölümü ve zulümü de bilirdin ve ölmeden ölürdün.

-İki kimse öldüler. Ah-vah ile gittiler. Birisi mal kazanıp yemeyen, ikincisi bilgisiyle amel etmeyen. İkisi de öbür dünyada mahrumdur.

-Sadi’nin son sözü; Benim kitabımda eğreti, emanet alınan söz yoktur. Çünkü ben başkasının hint kumaşından yapılmış elbisesini emanet, eğreti yerine kendi eski libasımı giymeyi tercih ederim.

Bu Bostan ve Gülüstan adındaki hikmetli ve ibretli sözlerin hepsi bana aittir. Allah okuyana, yazana, dinleyip de ibret alana, yaşayıp da mutlu olana rahmeti ile muamele etsin. Amin.

*

Şeyh Sadi Şirazi hazretlerinin Bostan ve Gülüstan adındaki eserinden hikmet damlalarını bazı yorumlarımla sizlere sunduk. Ayrıca ilaveten; yıllardır not aldığım ve bazen de kendimin ifade ettiğim güzel ve özlü sözlere ilave edip uzun bir süredir devam eden İHLAS VE SAMİMİYET adındaki yazı dizimizi sonlandıracağız. Allah okurlarımızın üzerinde tesirini ihsan ve ikramıyla halk eylesin. Amin.

Bütün mesele ders almaktır. Öğütleri okumanın, dinlemenin, hatta anlamanın zor olmadığını ancak bu güzellikleri bilfiil yaşamanın kolay olmadığını insan ister ve azmederse bu özelliklerle yaşamaya alışacağını bir dane buğdayın serüveni ile anlatır. Dinleyelim Mevlana’dan:

İnsansın, şereflisin, yüce Allah’ın en onurlu varlığısın. Hayat badireli ve dikenli bir sahadır. Bunca olumsuzluk ve imkansızlıklar içinde dürüst yaşamak zorundasın. Amma tüm engelleri aşacak, azim irade ve güce sahipsin. Sana lazım olan önce halis niyet, sonra çalışma, sonra metanet, dayanıklılık ve sabır sabır sabır. Yusuf A.S. sabırla Mısır’a sultan oldu. Kuyuya atıldı. Ben ne olurum burada, demedi. Daima ümit var oldu. Allah’a olan inancını ve itimadını asla sarmadı. Neticede köle diye satıldı. Zindanlara atıldı. Sonunda kral olup Mısır’ın saray erkanına katıldı. Yani buğdayın serüveni, bir buğday tohumunu sonbaharda elenmiş belenmiş sulanmış toprağa ektiler, o karanlık zeminde dane, toprağın tavında nemlendi. Toprağa kök saldı. Havalar soğudu, kar yağdı, toprağın altında üşüdü. Kar’ı kendine yorgan yaptı. Buna katlandı. Bahar geldi, karlar eridi, dane bundan sulandı. Tohum filizlendi, toprağı yarıp başını dışarı çıkardı. Güneş ışığı ile aydınlandı. Rüzgar esti, bedeni titredi, yaşama azmini asla yitirmedi. Metanetle direndi. Büyüdü, beslendi, kelle çıkarıp danelendi. Güneş kavurdu, rüzgar savurdu, orakla kelleler koparıldı, dövenle ezildi, tırmıkla dağıtıldı. Tekrar som, buğday, çeci (danenin samanla karışımı) rüzgarla savruldu, saman daneden ayrıldı... Bitmedi mücadele. Çuvallara kondum, sonra beni ambara doldurduar. Bir kısmımı değirmene götürdüler, un yapıp elediler. Hamur yapıp somun, çörek, ekmek, pide yapıp fırına sürdüler.

Bebek gibi tekneye belediler, sonra somun, çörek, ekmek, pide yapıp fırına sürdüler. Kızgın ateş ısısınd apişirip sofralara indirilen, sonra insanlar ağızlrına alıp dişleri ile ezdiler. Sonra ikinci değirmen olan ağızdan mideye indirdiler. Sonra mide beni sindirdi. Vitaminimi posamdan ayırdı. Hücrelere gönderdi. Sonra insana kan oldum, can oldum, hareket oldum, güç oldum, kuvvet oldum, işe yaramıyor diye posamı dışarı attılar. Gübre diye tekrar toprağa saçtılar. Neticede aslımız olan toprağa döndüm. İnsan da sonunda ası olan toprağa dönecektir. İşte insan için de hayat budur. Sabır, sabır, sabır... Neticede zafer, zafer, zafer... Ne mutlu ibret alana, bunu hayatına düstur, yol gösteren yapana...

(Kaynak: Mevlana Hazretlerinin Mesnevi’si)

(SÜRECEK)