Toplumsal ilişkilerimizde konular ne olursa olsun daima olgun, anlayışlı, müspet ve hoşgörülü söylem ve eylemler sergilemeliyiz ki, ortamda huzur bozulmasın. Herkes aynı davranışı gösterse, herkes birbirine sevgi ve saygı rotasını takip etse, herkes menziline selametle ulaşır. Aksi halde düz yolda insanın bacakları dolaşır ve yolda kalır. Sabah evinden huzurla dışarı çıktığı halde akşam evine sıkıntı ve stresle girer. Hem ailesinin huzuru bozulur. Demek ki iyilik de kötülük de bizim elimizdedir.

Toplum katmanlarının en önemli parçaları olan çalışmada grup arkadaşlarımız, komşularımız, genç ve yaşlılarla olan münasebetlerimizde de aynı metot kendimizi başkalarının yerine koyarak hareket etme demek olan empati ve herkese hoş gözle bakmak demek olan sempati ile davranabilirsek tam bir hoşgörülü, olgun insanız demektir.

Toplumun en belirgin gruplarından birisi olan komşularımızla olan ilişkilerimizde aramızdaki menfi olayların çözümünde en doğru hareket hoşgörülü davranışları sergilemektir.

En yakın komşuluk ev, apartman komşuluğudur. Sonra işyeri, dükkan, bağ-bahçe, tarla vs gibi komşuluklar sıralanır. Günümüzde asrın getirdiği sıkıntılar, stresler, imkansızlıkların getirdiği zorluklar nedeni ile günümüz komşuluk ilişkilerini bitirme noktasına getirmiştir. Bırakın 30-40 daireli bir aparatman, 5 daireli bir binada oturanlar bile birbirlerinden habersiz, ilişkisiz ve alakasız bir yaşam sürmekteler.

Ayrıca toplu yaşamanın getirdiği bir takım sıkıntılar da düşmanlıklar bile doğurmakta. Komşulara evlerini sattıracak duruma getirmektedirler. İşte bunun temelinde de hoşgörüsüzlük, anlayışsızlık, saygısızlık veya cehalet yatmaktadır. Bencil davranışlar beşeri ilişkilerimizde daima düşmanlık doğruru. Dostluklar tevazu, alçakgönüllülükle beslenir ki, bir böbürlenme ve bencillik daima yıkımdır. Komşuluk ilişkileri sevecenlik ister, samimiyet ister. Komşu komşunun külüne muhtaçtır. Uzaktaki oğulun, kızın, yakının sana gelinceye kadar ölsen bile çeneni komşun bağlar gibi sözler boşuna söylenmemiştir.

Sevgili peygamberimiz; “Cebrail (haber meleği) her gelişinde devamlı bana komşu hakkını hatırlatır, iyi komşuluk ilişkileri ile devamlı tavsiyelerde bulunurdu. Sandım ki herhalde ulu Allah komşuyu komşuya varis kılacak. Yani komşu komşunun mirascısı olacak” buyurmuştur. (Müslim İman)

“Ya Ebazer çorba pişirdiğinde suyunu biraz çok koy da, ondan komşuna ver.” (Buhari)

“Kim Allah’a ve rusulüne kamil (olgun) manada iman ediyorsa, ahirete inanıyorsa, komşusuna iyilik etsin ve asla eziyet etmesin” (Buhari Edep)

İyi komşuluk münasebetlerinin teşekkülü ve teessüsü hakkında bu ve buna benzer birçok ayet ve hadisler varken, ulu Allah komşuluk haklarına önemle dikkat edilmesi gerektiğini Nisa Suresinin 36. ayetinde; “Komşuları zikrederken ona baba olan itaatle beraber anmıştır.” Demek ki komşu hakkı nerede ise ana-baba hakkı kadar önem taşımaktadır.

Şimdi; köyden şehire yüksek derecede göç nedeni ile şehirlerde yüksek binalar yapıldı. Bir bina 3-5 daireden tutun da 30-40 daireye kadar evler yapıldı. Yani 40 aile bir binada iskan ediyor. Bu en az 100-150 kişi demektir. Dini ve kültürel değerlerimizin yozlaştığı, kişiler arasındaki insani ilişkilerin zayıfladığı, dünya, seçim vs gibi sıkıntıların etkisi ile insanların kolayca strese girdikleri düşünülürse, kişiler tutuşmaya hazır benzin yumağı haline geldiği bir ortamda davranışların nasıl bir netice doğuracağını bilmek için kahin olmaya gerek yoktur. İşte burada bizleri kurtaracak can simidimiz içinde bulunduğumuz zor durum ne olursa olsun, muhataplarımıza, nefsimize hakim olup hoşgörülü davranabilirsek çıngı halinde olan aleve bir damla su dökmekle onu söndürdüğümüz gibi öfkemizi yenersek büyük belalardan kurtuluruz. Bizi bu sıkıntıya sokanları da kurtarmış oluruz. Ama bu öyle her kişinin değil, er kişinin işidir. İşte Hz. Muhammed SAV. bu örnek davranışı bir ömür boyu göstermiştir.

Adliyede mahkemelere gidiniz, adam boyu dosyaların varlığını görecek ve hayret edeceksiniz. Genel olarak bu dosyaların içeriğine baksanız, sudan meseleler nedeni ile insanlar arasında onulmaz yaralar açan çözülmez problemler doğuran neticeleri görürsünüz. Bunların hepsi hoşgörülü davranışlarla çözülebilecek basit olaylar olduğunu anlarız. Yazık değil mi. Mal kaybı, can kaybı zamanın zayii, fuzuli emeklerin boşa harcanması. Hep bu hoşgörüsüzlük nedeni ile, zuhur eden olaylar nedeni ile olmaktadır.

(SÜRECEK)