Böylesi bir dönemde kadına yönelik şiddete karşı en etkin yasalardan biri olan İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme tartışmalarının gündemde olduğunu kaydeden Gökmen, türlü yalanlarla sözleşme maddelerinin çarpıtıldığını ve halka yalan söylenerek “halk adına” kadın düşmanlığının körüklendiğini dile getirdi.

Şiddetsiz bir dünyanın temel koşulunun kadın-erkek eşitliği olduğunu belirten Gökmen, kadınların; erkeğe bağımlı ve itaatkâr, gerekirse ucuz işgücü olması, asli işlerinin sadece neslin devamını sağlamak olmasının istendiğini, Özünde eşitliğe karşı olanların, “İstanbul Sözleşmesi aileyi yok ediyor” yalanına sarıldığını, Yoksulluk, işsizlik tırmanmışken, ülkenin adeta savaş ekonomisiyle yönetilirken, krizin yükünün her gün emekçilerin sırtına yüklenirken, geçinmenin artık bir mucize olmuşken, kadına yönelik şiddetin aşırıya varmışken susanların, boşanmaların artmasının sebebini kadın haklarıymış gibi gösterdiğini kaydetti.

İstanbul Sözleşmesi konusunda halkın yarısı olan kadınlara söz verilmediğini dile getiren Gökmen, kadına yönelik şiddetin, kadın cinayetlerinin istatistiğini bile tutmayan iktidarın, kadınların taleplerini de duymadığını, Hükümetin, sözleşmenin hükümlerine tam riayet etmediğini herkesin bildiğini anlattı. Gökmen, “Sözleşme gereği kamu kurumlarını eğitmesi, denetlemesi gereken devlet bunu yapmazken, iktidar kadınları kendi biçtiği gömleğe sığdırmaya çalışıyor. İstanbul Sözleşmesi’nin geri çekilmesi, halk kesimlerinin kazanımlarına yönelik topyekûn saldırının bir parçasıdır. Kadınların sözü açık: Haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz! Gelin bu sözü hep birlikte büyütelim, insanca bir yaşam ve eşitlik için birlikte mücadele edelim” dedi. (Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim