Meltem Danışman Çınar’ın, ülke gündemini meşgul eden İBB’ye yönelik dalga dalga gelen operasyonlarla ilgili sorusu üzerine, toplumun bu kadar gerilmesinin akıl işi olmadığını vurgulayan Mehmet Yolyapar, “CHP Genel Başkanı Özgür Özel, yargılamaların TRT’den halka açık yapılmasını talep ediyor, iddiaların gizli tanık veya etkin pişmanlıktan yararlanan itirafçıların ortaya attıkları ithamlara, iftiralara dayandığını öne sürüyor. Gerek, kuvvetli delillere dayanan yolsuzluk iddialarının ortaya konulamayışı, gerekse yandaş basına yansıyan ve düzmece olduğu anlaşılan algı oluşturmaya yönelik görüntüler dolayısıyla, vatandaşın yüzde 70’i yapılan suçlamalara inanmıyor.” diye konuştu.
Masumiyet karinesinin hiçe sayıldığını, hukukta tutuksuz yargılamanın esas olması gerektiğini anlatan Yolyapar, “Sıklıkla ifade ettiğim gibi, toplum, ekonomik sıkıntıların üstüne bir de gerginliklerden yoruldu. Barış ve huzur içinde, mutlu yaşamak bu milletin hakkı değil mi? Bana göre, ülke içinde barış havası ve ekonomik ferahlık, ülke dışında ise AB hedeflerine yönelik olumlu adımlar gibi dünyaya entegre olma çabaları, 2011 seçimlerinden sonra bozuldu. Sanki, gizli ajanda açıldı.” diyerek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Emperyalist güçler, Türkiye’ye adeta, demokrasi, hukuk, bağımsızlık-özgürlük, insan hakları gibi değerleri bir kenara bırakıp sadece kendi dümen suyunu takip etmesini telkin ediyorlar. Yönetimin de bu doğrultuda evrildiğine tanık oluyoruz. Terörsüz Türkiye diye ifade edilen yeni süreç de, muhtemelen bize dışarıdan dayatılıyor. Barışı, iç kavganın sona ermesini, silahların susmasını, artık annelerin ağlamamasını kim istemez ki…Ama, artık Ortadoğu’nun jandarması İsrail ve ileriki yıllara dönük tüm hesaplar, Büyük İsrail projesine göre yapılıyor. Bu yüzden, ben şahsen ihtiyatlı bir iyimserliği tercih ediyorum.”
“Büyük çoğunluğu zaten değişmiş ve zaten uyulmayan bir Anayasa’nın ‘darbe anayasası’ diye tanımlanıp, Türk milletinin asla kabul edemeyeceği bazı değişikliklerin dillendirilmeye başlanmasını hayra alamet olarak görmüyorum. Savunulması gereken önce demokrasidir, hukuk ve adalettir, insan haklarına saygıdır. Bunları bir kenara bırakıp salt PKK’nın silah bırakmasına karşılık -ki Suriye’nin kuzeyinde fiilen bir devletçik oluşmuşken- sözde barış masasına oturulmasını tereddütle karşılıyorum.”
Meltem Danışman Çınar’ın, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde -o sırada- devam eden grevle ilgili görüşlerini sorması üzerine de Mehmet Yolyapar, “Öteden beri söylüyorum, bizdeki sendikacılık anlayışı sağlıklı değil. Sendika sadece daha yüksek ücret istiyor, işyerinin verimliliği konusunda herhangi bir sorumluluğu yok. Batıda ise sendika, verimliliği her şeyin önünde tutuyor. Çünkü, işyeri kazanırsa çalışanına daha iyi ücret ödeyebilir. Onun için, batıda işveren, sendikayı kendisi davet ediyor. İzmir grevinde DİSK, ne yazık ki iyi bir sınav veremedi.” ifadesini kullandı.
Meltem Danışman Çınar, 1980 Çorum olaylarının 27 Mayıs’ta başladığını, 4 Temmuz’a kadar sürdüğünü hatırlatarak, olayların 45. yılında Yolyapar’ın değerlendirmesini sordu. Dünyaya neoliberalizmin dayatılma sürecinde, Türkiye’de de değişime ihtiyaç duyulduğunu, Çorum olaylarının da, 12 Eylül 1980 darbesine giden yola döşenen taşlardan biri olduğunu anlatan Mehmet Yolyapar, “Ben, 12 Mart 1971 muhtırası verildiğinde Çorum Ekspres’te muhabirdim. Bu muhtıranın Atatürk ilkeleri adına verildiğini sanmıştım. Demokratik uyanışı, solu ezmek üzere verildiğini anlamamız uzun sürmedi. 12 Eylül de emperyalist planın bir parçasıydı ve ülkemizin bugünlere gelişinde önemli bir köşe taşıydı. Çorum olaylarında kaybettiğimiz canları unutmamalıyız, Çorum bir daha böyle kardeş kavgası yaşamasın diye son derece uyanık olmalıyız. Ama, yurt dışından gelen radikal bir takım unsurların Çorum’un barışını dinamitlemeye kalkışmalarına da izin vermemeliyiz.” değerlendirmesini yaptı.
Çorum’un ilçelerine yapılmakta olan cezaevlerinin, “Cezaevi kenti Çorum” imajı yaratması ile ilgili soruya da Yolyapar, şu cevabı verdi: “Çorum için, sanayi kenti, barış kenti, kültür ve sanat kenti, turizm, eğitim, sağlık, spor kenti hedeflerini koyduk, bu doğrultuda bir şeyler yapabilmek için çırpınıp duruyoruz. Ne yazık ki, cezaevi yatırımları ile övünür hale gelmemiz, trajikomik bir durum. Çorum, derhal Büyük Çorum hedeflerine ve bunun birinci önceliği olan sanayileşmeye yönelmeli.”
Yolyapar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çorum’un, insanların mutlu yaşadıkları bir kent olmaktan da hızla uzaklaştığı bir gerçek. Başta ekonomik sıkıntılar ve siyasi gerilimler nedeniyle, caddede sokakta yüzü gülen insana rastlamak neredeyse imkânsız hale geldi. Çorum nitelikli göç alamıyor, büyümesi durdu, hızla emekli kentine dönüşmeye başladı. Daha vahimi, vasatın egemenliği altına girdi. Entelektüel çıta yerlerde sürünüyor. Nitelikli insanları Çorum’da tutamıyoruz. Özellikle doktorlar, fırsat bulduklarında Çorum’dan kaçmak istiyorlar. Siyaset kurumunun baskıları ve çalışanlar üzerindeki olumsuz etkileri, çalışma hayatını onlar için çekilmez hale getiriyor. Çorum’un ışıltısını kaybetmesine seyirci kalmamalıyız.”