AKP Sarıyer İlçe Teşkilatı Kuruculuğu ve Yönetim Kurulu Üyeliği, AKP İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyeliği, AKP Ataşehir Belediye Başkanlığı Aday Adaylığı, AKP İstanbul 1. Bölge Milletvekili Aday Adaylığı gibi bir kariyere sahip Melih Bulu, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Türkiye’nin en önemli üniversitelerinden birisi olan, Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atandı. Boğaziçi Üniversitesi’ne kurum dışından yapılan bu atama, bütün Boğaziçi Üniversitesi kadroları tarafından büyük bir tepkiyle karşılandı.

Öğrenciler içeri girmesin diye kampüs kapısına takılan kelepçe, AKP’nin üniversitelere bakışını özetlemektedir. AKP tüm toplum kesimleri gibi, özgürlüğe en çok gereksinim duyulan üniversiteleri de zaptı-rapt altına almak istemektedir. Buna itiraz eden öğrencilere, hiçbir hukuki sınırı olmayan, vurma, çekme, sürükleme, yere yatırma, alıp götürme gibi tutumlarla orantısız güç kullanmaktadır. Her ne kadar “Yok öyle bir şey” dense de çıplak arama uygulamaları gündeme gelmektedir. Anayasa Mahkemesi çıplak uygulamaya hak ihlali kararı vermişti. “Anayasa mahkemesi kararlarını tanımıyorum, saygı da duymuyorum” diyen bir anlayışa hukuk ne yapacak?

Eski başbakanlardan Binali Yıldırım puanı tuttuğu halde neden Boğaziçi Üniversite’sini seçmediğini, “Okulu ziyaret ettim, baktım ki kızlı-erkekli oturuyorlar, burası beni bozar” dedim diyerek açıklamıştı.

Prof Dr Bülent Arı; “Ben cahilin ferasetine güveniyorum” dedikten sonra YÖK Denetleme Kuruluna atanarak kıdem almıştı.

AKP yandaşı profesörlerden, “Deve sidiğinin bedene şifalı geldiğini” söyleyen ve yine “Dünya’nın düz olduğunu ve dönmediğini” iddia edenler henüz belleklerimizden silinmedi.

Son olarak yine yandaş Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu “Üniversitelerin fuhuş yuvası” olduğunu bir TV programında açıklamıştı.

Doğal olarak bu zihniyetteki anlayış için Boğaziçi Üniversitesi’nin ışığı, aydınlığı göz kamaştırıyor. Orayı da kendilerine benzetmekte geç kaldılar. Benzeri düşüncede bir rektörü kayyum yoluyla atamak için neden beklesinler?

Buna karşı çıkan öğrencilerin evleri ‘şafak operasyonları’ ile basılıyor. Koç başı ile kapıları kırılarak içeri giriliyor. Bazılarının duvarları yıkılıyor. Gencecik çocuklara terörist tanısı konuyor. Bunca eziyetten sonra tüm öğrenciler şu an serbest. O halde terörist kim? Üniversitenin kapısına kara kilit vuruluyor.

Karanlığa heves edenler, üniversitelere, bilim yuvalarına kara kelepçe vuruyor. Biliyoruz ki o kelepçe bilime, özgürlüğe, demokrasiye, hakka, hukuka, vicdanlara vuruldu.

Büyük Ozan Mahzuni Şerif’den bir türkü dinledikten sonra, Hasan Hüseyin Korkmazgil’in kitaba adını veren şiiri; “Kelepçemin Karasında Bir Ak Güvercin” Belki birşeyler anlatır, umuda ve uygarlığa tutkun olanlara.

Himalayaların tepesine tırmanmak güç

Ama mümkün

Okyanusu aşmak da güç

Ama mümkün

Ay’a ulaşmak da öyle

Ama mümkün değil işte

Bülbülün eti için öldürüldüğü bir ülkede

Sanatı zincire vuranlara

Meram anlatmak

Öt kuşum/ öt kuşum

Öt güzel kuşum

Eller ne derse desin

Ben sana vurulmuşum.