“Yılandan korkmam, yalandan korktuğum kadar.” (Kayahan Açar’ın bir şiirinden)

Sevdiğimiz insanları ölümüne severiz. Sevmediklerimize küfür etmek, meydan dayağı çekmek için sudan nedenler ararız.  İyiler, her zaman iyilik yapar. Kötüler ise her zaman kötülük yapar! Değer verdiklerimizin ağzından çıkan her söz atasözünden bile daha değerlidir. Bu anlayış, yere göğe sığdıramadığımız insanlara makam kazandırır; çok para kazandırır. Birileri çok kazanması için başkalarının kaybetmesi gerekir.

Güvendiğimiz insanlar,  bizlerin zayıf taraflarını kazanca dönüştürürler.  Konu insan sağlığı olunca akan sular durur. Yalanların ardı arkası kesilmez: şu gıdaları tüket; hastaneyi, ilaçları unut. Bu yiyecekleri tüket, sefer sayısını artır. Boyun uzar, uzun ömürlü olursun. Hastalık nedir bilmezsin. Doksan yaşında düz duvarlara tırmanırsın.

Umutlar tükenmez. Cebimizdeki paralar, kredi kartlarında yer alan bol sıfırlı rakamlar çabuk tükenir.

Ülkemizde yeşil mercimek ekimi yaygınlaşmıştı. Üretim arttı; üretici olan cahil köylülerin cebi para gördü. Yurt dışına satışlar, mutfaklarda pişirilen Kara Şimşek yemekleri üretimin gerisinde kaldı. Tüketimi artırmak için televizyon programları yapıldı. Yeşil mercimekten tatlılar, tuzlular, köfteler  yapıldı. Yemek programlarında mercimekli pastalar börekler yapımı, sağlığımıza yararları günlerce anlatıldı.

Sonuçta üretici üretimden vazgeçti. Ülkemizden yeşil mercimek tohumu satın alan Kanada, bize ürün satmaya başladı.

Bıldırcın yumurtası marketlerde yerini aldı. Uzman kişilerin söyledikleri yalanlar birkaç yıl gündemde kaldı. Bıldırcın yetiştirenlerin sayısı arttı.

Gün geldi bıldırcın yumurtası, Pekin ördeği, devekuşu yumurtası gündemden düştü. Üretim yapmak için çiftlik kuran girişimciler zarar etti. Yalan satanlar vurgun vurdu.

Çikita muz, yurt dışından satın alındığı için besin yönünden değerliydi! Muz üreticilerimiz paylarına düşeni fazlasıyla aldılar.

Piyasaya kivi sürüldü. Sağlıklı yaşamak için mutlaka tüketmemiz gerekiyordu. Taneyle satıldı. Ülkemize getirilen kivi fidanları ürün vermeye başladı. Yok, pahasına kiloyla satıldığı için kimse yüzüne bakmıyor.

Sıra “altın çilek” satışına geldi. İnka eriği olarak bilinen ürün altın fiyatla piyasaya sunuldu. Sağlıklı yaşamak istiyorsak altın gibi değerli ürünü tüketmemiz gerekiyordu.

Sıra fındık reklamlarına geldi. Kaş yapalım derken göz çıkarıldı. Erkek milleti, kendilerine yapılan hakaretten kurtulmak için aganigi maganigi yerli üretim fındıkları satın almaz oldu.

Yalan tükenmez imiş. Sıra çörek otuna gelmişti. Mutfaklarımızdan eksik olmuyordu. Birileri çıkıp yerli çörek otunu fabrikalarda işleyip yağını çıkardı. Yerli üretim, yurtdışına satılacak çörek otu yağı için yeterli olmuyordu. Çok etkili konuşanlar çörekotunun yararlarını anlatabilmek için dini kavramları kullandılar. Peygamber efendimiz şunu dedi. Çörek otunu şöyle kullandı. Ancak hiçbir yazılı kaynak sunmadılar. Daha sonra söylediklerini unuttular.

Daha çok para kazanmak isteyenler elbette boş durmayacaklar. Başka ürünleri, başka yalanlarla piyasaya sunacaklar. Bizler sorup soruşturmadan yalanlarla beslendikçe onlar kazanacak. Tüketici hakları tüketiciyi aldatmanın cezaları kimsenin umurunda değil.