Geçtiğimiz Pazartesi günü yayımlanan “Koliba” adlı yazımla ilgili, olumlu tepkiler (amail) aldım

Bu arada iyi bir CHP’li, iyi bir sosyal demokrat olduğunu bildiğim bir dostumdan da, olumsuz tepki aldım.

Bu dost, anılan yazımın son paragrafında yer alan; “…Atatürk’e ve O’nun ilkelerine karşı olan BU GERİCİ KESİMİ (ne yazık ki) ATATÜRK’ÜN ARDILLARI YARATMIŞTIR (hortlatmıştır)…” şeklindeki görüşümden rahatsız olmuş.

“… O cümlenin yanına bir parantez açıp, ‘İsmet İNÖNÜ hariç…’ diyemez miydin a bilâder!?…

Bu parantezi açmış olsaydın eğer, o yazının altına, ben de imzamı atardım…” dedi…(telefonda)

“… Hayır!…” dedim… “Parantez açamazdım, çünkü bunun istisnası yok… Bilerek veya bilmeyerek, bilinçli ya da bilinçsiz (istisnasız tüm ardılları) bu gerici yobazlara çanak tuttu, onları besleyip, palazlandırıp, başımıza bela etti (ler)…” diye yineledim savımı…

* * *

Şimdi değerli okurlarım…

Bu tür saptamaları; siyasallaştırıp, kişiselleştirmek ve de çarpıtmak çok yanlış.

İsmet İnönü, Kurtuluş Savaşımızın çok önemli bir kurmayıdır. Atatürk’ün silah arkadaşıdır, kader arkadaşıdır. Cumhuriyetimizin ve demokrasimizin yılmaz savunucusudur. İyi bir yurtsever, iyi bir devlet adamıdır. 2. Dünya Savaşı’nda, Türkiye’yi bu savaşın dışında tutmayı becerebilmiş, zeki bir politikacıdır.

Ama rahmetli İnönü’nün bu mümtaz kişiliği; O’nun, Atatürk’ün ilkelerinden yer yer ve zaman zaman ödün verdiği gerçeğini değiştirmez.

Bizim söylemek istediğimiz, budur.

Bakın Türkiye’nin bugünkü sorunlarına…

Şöyle bir karıştırın tarihin sayfalarını…

Ulu Önderimiz Atatürk’ün, bu sorunların hemen hemen hepsine, (zamanında ve yerinde) parmak bastığını, çözüm yolu önerdiğini, hatta çözüm üretip hayata geçirdiğini görürsünüz.

Ama maalesef, Atatürk’ün ölümünden sonra; Atatürk’ün yaptıklarının (gerçekleştirdiklerinin) pek çoğu; bizzat ardılları tarafından, ters yüz edilmiştir.

Atatürk’ün gerek yurt içi ve gerekse yurt dışı ilişkilerinde ki; kararlı, akılcı ve tutarlı tavırlarının pek çoğu, halefleri tarafından kesintiye uğratılmıştır.

Örnek mi verelim?

Verelim…

Örneğin, “Türkçe ibadete son verilmesi”; bugün yaşadığımız pek çok sorunun, temel nedenidir.

21. Yüzyıla girmemize 40 gün kala; biz hâlâ Hizbullah’ı, Fetullah’ı saçma sapan tarikatları, türbanı, kara çarşafı, kadının 2. Sınıf vatandaş olup olmadığını, tuvalet kâğıdı kullanmanın günah olup olmadığını, oltayla tutulan balığın yenip, yenmeyeceği gibi… benzeri abuk sabuklukları tartışıyoruz.

Neden?

İslamiyet’in yanlış yorumlanmasından…

Neden?

Din bezirgânlarının; (işlerine gelmediği için) İslamiyet’in doğru yorumlanmasını istememelerinden…

Neden?

Türkün, anlamadığı bir dilde ve anlayamayacağı bir dille ibadete zorlanmasından…

Bakın Kürt Sorunu, yıllardır Türkiye’nin gündeminde…

Neden?

Atatürk’ün, Doğu Anadolu ve Kürt Sorunu ile ilgili izlediği politikalardan, ödün verilmesinden…

Bu tür örnekler, bu konuda yapılan hatalar o kadar çok ki… Hangi birini sayalım…

* Toplu taşımacılıkla (demiryolu) ilgili yatırımların durdurulması…

* Bilinçli ve yurtsever eğitmenler yetiştiren Köy Enstitülerinin kapatılması...

* Atatürk’ün kurduğu pek çok kurum ve kuruluşun “dinamizmini yitirmesinin” görmezden gelinmesi, bu kurumların amaçlarından saptırılması, amaç dışı kullanılması… Örneğin. Dışsatımını bile yaptığımız Kayseri Uçak Fabrikası’nın kapatılması…

* Atatürk’ün en büyük hayallerinden biri olan “Yeşil bir Türkiye Yaratma” ülküsüne gereken ilginin gösterilmemesi ve bu konuda Atatürk zamanında başlatılan girişimlerin yarım bırakılması; bu görüşümüzün en çarpıcı kanıtları, en güzel örnekleridir.

* Ulusal kalkınma ve büyüme heyecanının, coşkusunun; Atatürk’ün ölümünden sonra devam ettirilememesi veya o heyecanın başka alanlara kaydırılması da, ardıllarının beceriksizliğidir.

… …

Bakın yıl 2022…

Ve bizler, 50. Yıl veya 75. Yıl Marşlarını değil; halâ 10. YIL MARŞINI söylüyor, onunla gururlanıyor, onunla heyecanlanıyoruz…

Neden?…

Çünkü Atatürk’le birlikte; heyecan, coşku, birlik, bütünlük, ulusal uzlaşma gibi kavramlar ve duygular da öldü. (Ardılları tarafından öldürüldü)

Şimdi?…

Şimdi… ne heyecan var ne coşku… Ne de ulusal bütünlük… Bölündük, parçalandık…

Giderek daha da bölünüyor, ufalanıyoruz.

… …

Beceriksiz liderlerin, içinden çıkılmaz hale getirdikleri bu sistemi; ancak ve ancak yeni bir Atatürk, düzlüğe çıkarabilir.

Bu liderlerle düzlüğe çıkmamız, çağı yakalamamız mümkün değil.

Bizim bir Atatürk’e daha, ihtiyacımız var…