Ünlü Fransız düşünürü Marquis de Condorcet’in (1743-1794); gelişmemiş ve azgelişmiş ülkeleri işaret ederek söylediği, uyarı niteliğinde bir sözü var.

Diyor ki Condorcet; “Bilginlerin aydınlatmadığı toplumları, şarlatanlar aydınlatır.”

*     *     *

İnceleyin gelişmemiş ya da azgelişmiş ülkeleri; o ülkeleri, gerçek bilim adamlarının değil; bilim adamı gibi görünen, din adamı gibi geçinen şarlatanların yönlendirdiğini ve yönettiğini görürsünüz. O nedenle  iki yakası bir araya gelmez bu toplumların.

Gerçek bilim adamlarının yönlendirdiği, bilimin egemen olduğu toplumlar aya giderken; şarlatanların yönlendirdiği bu tür toplumlar, sittin sene yaya gider, yerlerde sürünür.

Örnek mi?

İşte Ortadoğu ülkeleri…

İşte Güney Asya ülkeleri ve işte Afrika ülkeleri…

Hepsi yerlerde sürünüyor…

İçlerinde tek bir kalkınmış ülke var mı?

Yok.

Niye yok?

Çünkü bu tür düzenlerde, bilime yer verilmez,  bilim insanlarına iyi gözle bakılmaz; sisteme egemen olan şarlatanlar, bilimin yeşermesine, bilim insanın yetişmesine izin vermezler de onun için.

*     *     *

Şu günlerde bir takım çevreler, bu ülkelere de bahar geleceğinden söz ediyor ya; inanmayın siz bu mavallara.

Hayaldir bunlar. Hayalden de öte, yalandır.

Hem de katmerli yalan.

Bu bölgelerin insanları; beyinlerini hurafelerden arındırmadığı sürece, bu ülkelere bahar mahar gelmez.

Asırlardır, şarlatanlarının ağızlarının içine bakan bu zavallılar, asırlardır birbirlerini gırtlaklar durur. Bir günden bir güne de; gırtlaklamaya ara verip; “Yahu bizim kafamız, ölmekten öldürmekten başka bir şeye niye çalışmıyor; biz niye Batılılar gibi düşünmüyor, düşünemiyor, üretmiyor, üretemiyor, insanca yaşayamıyoruz…” diye kafalarını yormazlar.

İşin ilginç yönü, bu zavallılar güruhu, aslında gelişmiş ülkeler tarafından sömürüldüklerinin, kullanıldıklarının da bilincindedirler.

Ama makûs talihlerini kırmak için de en ufak bir çaba içersine girmezler.

Girmezler çünkü hurafelerle uyuşturulmuş beyinleri buna uygun değildir.

Uyuşmuş, uyuşturulmuş beyinleriyle, hem kendilerine hem de başkalarına dar ederler dünyayı…

Huzursuzdurlar.

Huzursuz oldukları için de başkalarına da huzur vermezler.

Kendi kafalarına göre biçimlendirdikleri dinle yatar, kalkarlar.

Kendileri gibi düşünmeyen, kendileri gibi yaşamayan insanlara hoş gözle bakmazlar.

O kişileri elleriyle gırtlaklayamazlarsa, gözleriyle gırtlaklarlar.

*     *     *

Biz bu konuda, diğer dindaş ülkelere göre çok daha şanslı konumdayız.

Çünkü biz içimizden, bir Mustafa Kemal çıkardık. Onlar çıkaramadılar.

Çıkarmaları da mümkün değil.

Biz, o Mustafa Kemal sayesinde onlardan farklıyız.

Rahmetli, biraz daha yaşayabilseydi eğer;

Bugün yaşadığımız sorunların çok büyük bölümü de sorun olmaktan çıkacaktı.

Bu denli çok şarlatanımız, bu denli çok hainimiz de olmayacaktı.

*     *     *

Hiç kimse kendine ya da birilerine pay paye çıkarmasın.

Biz Mustafa Kemal’i Tanrı’ya; geriye kalan neyimiz varsa da bunların hepsini Mustafa Kemal’e borçluyuz.

Bunu herkes, özellikle de Bay Mümtaz Türköne gibiler böyle bilmeli.

Çünkü doğrusu budur.