Bilimden gidilen yolun sonu…

Avcıların sohbetlerine doyum olmaz. Herkes nefesini kesip onu dinler. Onların usta atıcı olduğunu bilmeyen yoktur. Avcıların konuşmaları çoğu zaman kahkahalarla kesilir.

Defineciler de bol bol konuşur. Onların da dinleyicisi çoktur. Dinleyiciler, nefes almadan dinler. Aralarında küçük bir fark vardır. Avcılar, attığını vurur. Defineciler ise başkasının bulup çıkardığı altınları konuşur.

Müze bahçelerindeki devasa küplerin fotograflarını çekip; elin adamı bu küplerin içinde buldukları altınları cebine atıp, boş küpleri müzeye hediye etmişler diye haber yapılsa inanmayan kaç kişi çıkar?

Avcılar da, defineciler de insanların duymak istediği yalanları söyler.

Daha düne kadar içtiğimiz su, pekmez turşu gibi gıda maddeleri küplerin içinde saklanırdı. Küp içinde bulunan peynirin tadına doyum olmazdı. Daha büyük küplerin içinde buğday gibi kışlık erzak depolanırmış.

Osmancıklı merhum Abdullah Seven’in özenle yaptığı çömlekler…

Çatılardaki kiremitlerin, duvardaki tuğlaların, yemek pişirdiğimiz toprak kapların, fayansların, porselen tabakların aslı astarı kildir.

boyunca bildiğimiz kil farklı amaçlar için kullanılmış. Farklı biçimlerde farklı amaçlar için kullanılmaya devam etmiş. Kil tabletler bizleri iki üç bin yıl öncesine götürüyor. Küpler içinde ölenler mezara gömülürmüş. Müzelerde sayısız örnekler var.

Ev yapımında kerpiç kullanıldı. Evin çatılarında köylerimizde “doyla” denilen bir çeşit killi toprak vardı.

Zaman içinde toprağı pişirme teknikleri geliştirilmiş. Ev yapımında tuğla, kiremit kullanılmaya başlanmış.

Bilenler bilir. Baş kili dediğimiz; sabun, şampuan yerine kullanılan temizlik ürünleri vardı. Çocukluk yıllarından anımsıyorum, killi toprakların bulunduğu yerden çıkan su temizlik için bire birdi. Köylerimizde çamaşır yıkamak için killi su ve kül kullanılırdı.

Evlerimizde kullanılan porselen tabakların aslı astarı kildir. Tıpkı yerlere döşenen fayanslar gibi. Zaman içinde sadece yapım teknikleri değişmiştir.

Teknoloji geliştikçe kil farklı amaçlar için kullanılmaya başlandı. Alüminyum adı verilen yumuşak bir metal insanların kullanımına sunuldu. 1825 yılında bir kilo alüminyum on bin liradan satılır olmuş. 1855 yılında Fransız kimyacı Henry Sainte -Claire Deville, Paris’te açılan bir sergide kil gümüşü adını verdiği bir miktar alüminyumu sergiledi. (1)

Tarih boyunca kaolen (saf kil) ve kil bileşikleri sürekli olarak kullanıldı. Yeni ürünler insanların hizmetine sunulurken, diğer taraftan var olanlar da daha kullanışlı hale getirildi.

Elmas, doğada bulunan en sert kesicidir. Az bulunması, işlenmesinin zor olması nedeniyle bilim insanları yapay elmaslar geliştirdiler. Meslek lisesinde dersi anlatan öğretmenimizin “biz demirle demiri işliyoruz” sözleri aklımdan hiç çıkmadı. Demirle demiri işleyip inşaat demirinden tutun da makine parçalarına kadar yüzlerce, binlerce çeşit demir çelik ürünü üretilecek. Ürettiğin ürünlerden gemiler, trenler, otomobiller iş makineleri üretilecek. Üretilen iş makineleri taşları, kayaları parçalayacak.

Teknolojinin gelişimiyle birlikte makine sanayisinde farklı amaçlar için kullanılan daha sert çelikler üretilmeye başladı. Bu çelikleri işleyecek, onlardan daha sert matkaplar, freze çakıları, torna kalemleri piyasada yerini aldı.

Bildiğimiz kil, bilim insanlarının elinde yeniden şekillendi. Seramik, diğer adıyla keramik torna kalemleri makine sanayisinde kullanılmaya başladı. Bilim insanları aynı kilden alüminyum gibi yumuşak bir metal üretti. Diğer taraftan, sert çelikleri işleyen kesici takımlar üretti.

İnternette araştırma yapanların karşısına çıkar. Hastanelerde ameliyat yapan doktorlar seramikten yapılan makasları kullanıyor. Seramik uçlu tornavidalar insanların hizmetine sunulmuş.

Bilimin yolundan gidenler inanılmaz işleri başarıyorlar. Bizler de karnımızı doyurmak için değil; sadece yok etmek için birbirimizi yemeye devam ediyoruz

(1) Malzeme Bilgisi, endüstri meslek liselerinde okutulan ders kitabıdır. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından temel ders kitabı olarak 1979 yılında yayınlandı.