11 Aralık 2012 tarihinde, “Çorum’da Baletler Köyü” başlığıyla yazmış, Can Dündar…

İyi bir Can Dündar okuyucusu olmama karşın kaçırmışım bu yazısını

Okudum. Okudukça şaşırdım; şaşırdıkça da okudum.

Sonra da bir dosta; “Ülkemizin herhangi bir köyünden ‘balet’ çıkar mı? Ya da köylüden balet olur mu?” diye sordum.

Aldığım yanıt, “Saçmalama” oldu.

Güldüm.

“Olur.” dedim.

“Bir iki de değil; tam 12 balet çıkarmış benim toprağım. Hem de aynı köyümüzden… Çorum’un Osmancık İlçesinin Başpınar Köyü’nden...” diye ekledim.

“Şaka yapıyorsun?” dedi, Kadim Dost.

“Şaka değil” dedim; “Benim toprağım, işte böyle uygar bir topraktır…”

Sonra da Can Dündar’ın yazısını uzattım.

Okudu.

“Toprağınla gurur duy” dedi.

Gurur duyuyorum dedim.

* * *

İşte Can Dündar’ın o yazısı

“1970’li yılların başı.

Ankara Bahçelievler’de bir fırında çalışan 16 yaşındaki Ömer Acar ve her gün ondan ekmek alan Feride Hanım.

Olacak ya; o Feride Hanım, bir gün okul yüzü görmemiş fırıncısı Ömer’e; “Sen iyi bir çocuksun. Seni konservatuara alalım” der.

Ömer de, “Ben hem hiç okul yüzü görmedim, hem de yaşım geçti, ama kardeşim Alâeddin, ilkokulu bitirmek üzere... Onu alın” der. Hemen köyünü arar.

Osmancık’a bağlı Başpınar Köyü’nün İlkokul Müdürü Yusuf Şanal, Köy Enstitülü, aydın bir eğitimcidir. Hasanoğlan’da öğrenim gördüğü yıllarda pek çok opera, bale izlemiştir.

Öğrencisi Alâeddin’in konservatuara gitmesi fikrini destekler.

Ailesinin de onayıyla konservatuara giren Alâeddin, nihayet bir ekmek kapısına kavuşmuştur.

Yazları köyüne giden Alâeddin’e, “Ne olacaksın” diye sorarlar:

“Balet olacağım” der Alâeddin; “Arada televizyona çıkıyorlar, seyretmiyor musunuz?”

Baletin ne olduğunu bilenler biraz yadırgayarak bakar ona...

Ama çoğunluk, “Balet ne ola ki” diye sorar.

Yanıt ailesinden gelir:

“Yatılı okul. Yemek, okul parası devletten... Mezun olunca Kültür Bakanlığı’nda memuriyet garanti... Emekliliği de var...”

Bir baletin maaşı, mebus maaşına yakındır o devirde...

Böyle anlatılınca herkese cazip görünür baletlik

1 yıl sonra İlkokul Müdürü Yusuf Şanal da oğlu Erdoğan’ı yazdırır konservatuara...

Alâeddin, yazın bağa çalışmaya geldiğinde sınava hazırlar Erdoğan’ı...

Bağ tevekleri arasında iki öküzün çektiği düvenin yanında garip hareketler yapan bu çocuklara akıl erdiremez köylüler...

Ama onlar Ankara’ya gidip geldikçe, Musiki Muallim Mektebi’ni anlatıp övdükçe hısım akrabadan gençler de merak salar baletliğe...

Erdoğan’ın kardeşi Ertan kaydolur peşleri sıra...

Sonra Erdoğan’ın halaoğlu ile teyze oğlu yazılır konservatuara... Kendi gidemeyen Ömer, oğlunu büyütüp yazdırır okula...

Konservatuar da memnundur bu durumdan...

Ne de olsa balerin adayı bulmak kolay, balet adayı bulmak zordur; toplumdaki önyargılardan...

Çorum, o önyargıların yıkılışına önayak olur böylece...

Başpınar, Türkiye’nin balet ihtiyacına kaynak olur.

Alâeddin’den sonraki 40 yılda toplam 12 balet çıkar Çorum’un Osmancık kasabasının, Başpınar köyünden...

98’de turneye gittiklerinde otobüsü köyden iftiharla geçirirler.

Sonra o çocuklardan Erdoğan, 10 yıl balet olarak görev yaptıktan sonra, Türkiye’nin 4. operası olan Mersin’in kurucu müdürü olur. Ardından Samsun’da 6. Opera’nın kuruluşunda görev alır. Kardeşi Ertan ise Mersin’de baş koreograflığa atanır.”

* * *

Bir gün de o Çorumlu çocuklardan, Mersin Operası Müdürü Erdoğan Şanal’ın konuğu oldum.

“Biliyor musunuz, bu yıl bizim köyden 3. balet kuşağı da geldi. Teyzemin torunu konservatuara girdi” dedi.

Kışları bale yapıp yazları köyde davar güden baletleri anlattı.

Köy Enstitülü aydın bir eğitmen, balet yetiştiren bir köy ve Anadolu kentlerinin dolup taşan opera salonları...

Olmaz diye bir şey yoktur bu topraklarda,

Yeter ki ikna etmesini bil.

Yeter ki eğitmesini bil.