“Kentleri taçlandıran ve onlara “şahsiyet kazandıran,” tarihî ve kültürel değerlerdir. Bu değerler bize miras ve emanettir. Biz mirasçılara düşen ise geçmişimizin ayak izlerine sahip çıkmak ve geleceğimizi devralacak çocuklarımıza bu emaneti sadece koruyarak değil daha da zenginleştirerek devretmektir. Hasan TULUK”

Bu günkü yazıma Kültür Ve Turizm Bakanlığı “METAL SANATÇISI” kartına sahip olan Çorumlu hemşehrimiz Hasan Tuluk Hocamın bu sözü ile başlamak istedim. Dahna önceki yazımda TAŞ MEKTEP ve HASAN TULUK’u bir nebze anlattım. Bugün bakış açımızı biraz daha genişleterek KENT KÜLTÜRÜ ve ÇORUMLU OLMAYA bağlayarak anlatacağım.

2014 yılında İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüz, İstanbul’dan Prof. Dr. Ahmet Emre BİLGİLİ’yi davet etmişti. Konu “KENT KÜLTÜRÜ VE İNSAN” idi. Önemli bir konu idi. Taş Mektep Albümü beni “KENT KÜLTÜRÜ VE İNSAN” konusuna döndürdü. O gün ÇRT muhabirine cevap verirken Çorum için söylediklerimin bir kısmını sizlere tekrar arz edeceğim.

İnsanların kimliğinin ve kişiliğinin oluşmasında, ailesi kadar; doğduğu, büyüdüğü şehir, okulda aldığı öğretim ve eğitim, mahallî ve millî gelenekler, bölgesinin iklimi ve bölgesinde üretilen gıdalar da etkendir. Aile mi, mahalle mi, bölge mi diye bir ayırım yapamayız. Hepsi de maddî ve manevî kimliğimizin temel taşıdır. Burada bu gün ailemizi değil, çevremiz, mahallemiz ve kentimizi söz konusu yapacağım.

Kent ve kültür deyince üç cepheden bakmamız lâzım. Biri içinde yaşadığımız cesim, somut ve kaba görüntüdür. Binalar, evler, yollar, parklar, kaldırımlar, dükkânlar gibi. İkincisi kentimizin tarihî, turistik zenginliğidir.(Ki Çorum bu hususta şanslıdır) Üçüncüsü pek ortalarda görünmeyen kültür ve sanat cephemizdir.

Bunlar asla birbirinden ayrı düşünülemez. Şehrin cadde, sokak, mahalle, yol park görünümü de kişinin o kentli oluşuna (aidiyetine) tesir eden bir amildir (etkendir). Tıpkı insan gibi düşünelim, şehrin dış görünümü insanın kıyafeti gibidir. Elbette önemlidir. Fakat nasıl ki insanın asıl kimliğini ve kişiliğini, kültürü, sanatı, kariyeri ortaya koyarsa; kentler için de aynı durum geçerlidir. Kentin mânevî yüzü, yani sanatsal ve kültürel yüzü vardır. Mânevî yüzü, cadde ve parklarından daha önemlidir.

Kültür ve sanat cephemizi yine kendi şehrimizin insanları yaratır. Binada, yollarda ve parklarda dünyadan örnekler alabiliriz. Ama kültür ve sanatta kendi kültür ve sanatımızı yaratmak önemlidir. Ve işte asıl kimliğimizi ve kişiliğimizi, kentimizin ve kendimizin KÜLTÜR VE SANAT SEVİYESİ belirler.

&

Bu cümleden olarak madem TAŞ MEKTEP ile başladık Hasan Tuluk Hocamı kısaca tanıtmak istiyorum. Tabiî ki Çorum’a katkısı olan daha birçok kültür ve sanat insanımız var. Hepsini bilmek, tanımak ve tanıtmak bizim ve yetkililerimizin üzerine vazifedir. Hasan Tuluk Türkiye’nin ve Çorum’un adını Avrupa’ya duyurmuş bir değerimiz olması hasebiyle konuya onunla girdik onunla bitirelim.

TÜRK SÜSLEME SANATLARI İÇİNDE METAL SANATI

Hasan Hoca’nın Taş Mektepten önce bir kitap daha yazmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı Bilim ve Kültür eserleri içinde yayınlanan 273 sayfadan oluşan 2008 Ankara baskılı “TÜRK SÜSLEME SANATLARI İÇİNDE METAL SANATI” isimli kitabı, Metal Dövme Sanatına dair bizzat hocamızın hazırladığı bilimsel bir PÎR eseridir. Pîr eseri diyorum çünkü bu sahada ilk ve tek kaynak kitabıdır! Dikkatle incelenirse bu sanatın istisnalığını ve yazarının nice emek ve ter döktüğünü görebiliriz. Nitekim İstanbul Tek.Üni. Mimarlık Tarihi Bölümü’nden Sayın Doğan Kuban, bu eserin sunuş yazısında bu durumu bilimsel olarak sayfalara aktarmıştır.

Her şey kitaba yazılamıyor. Elden ele, gözden göze nakil oluyor. Metal dövme sanatının sadece bakır kazan, bakır tepsi yapmak olmadığını, 16-17 sene evvel yıkılan Kültür Sitesindeki sergide gördüm. Bayıldım. Daha sonra gazeteci olarak (2001-2002 yıllarında bir yıl Kent Haber’de, dört ay Dost Haber’de gazetecilik yapmıştım.)

Röportaj yapmak için evine gittiğimde, evindeki SELİMİYE CAMİİ’ni görünce dilim tutuldu. Gördüm ki bir ressamın fırçası ile tuvale yaptığı tabloyu, Tuluk Hıocam metalden üç boyutlu olarak yapmış. Demir döven demirci, Anadolu’muza ait özgün sokakları, konakları, evleri, çeşmeleri görünce inanın çok samimiyetle ifade ediyorum “ağzım açık kaldı”…

Sanat kabiliyetinin yanında Sayın Tuluk Hocam, mücadeleci bir ruha sahip. Çorum’un meşhur bahar geleneklerinden ÇİĞDEM AŞI OYUNU’nu Kültür ve Turizm Bakanlığına müracaat ederek “Çorum adına” tescil ettiren kişidir.

adı ve yeri kesin belli olmadığı halde, Amasya’da çok yaşlı bir Ermeni bakır ustası var diye Amasya’ya gitmişti.

Hocamızın yurt içi ve yurt dışı 60’dan fazla takdirnamesi, teşekkür belgesi, plâketi ve ödülleri var. 1991 yılında Paris’e şeref konuğu olarak davet almış bir ağabeyimizdir. Arkasından Almanya Fransa, İrlanda ve Belçika’da Türkiye’yi temsil etmiştir.

Artık gönlümüzden geçen metal dövme sanatının ölmemesi. Bu sanatın Çorum’a has ve Çorum’da gelişen bir meslek olmasını ve buna devamlılık kazandırılmasını canı gönülden istemekteyiz. Üniversitemizde mi olur, özel okullardan birinde mi olur? Nasıl olur bilmiyorum ama bu sanat ve Hasan Hocam ölmemeli.

Çorumlu olmakla herkesin gurur duyacağı günlere…