Bu bölgede pek çok operasyon gerçekleştirdik. Pek çok mühimmat, mermi, tahrip malzemesi ele geçirdik. Operasyona giderken ve dönerken yolumuz BAĞÖZÜ KÖYÜNDEN geçiyor. Köyün çocukları, gençler yola dizilip bize el sallıyor. Ben de her seferinde o BADEM AĞACINA bakıyorum. Ne zaman, hangi mevsimde geçsem, o ağaç hepsinde farklı duruyordu. Sanki yalnız, sanki bir derdi var, sanki bir şeyler söylemek istiyor gibi geliyordu bana. 1990 nın kışını da birçok operasyonlar ile geçirdik. Pek çok teröristi etkisiz hale getirdik.

1991 in baharı geldi. Birçok bahar operasyonlar yaptık. Bahar mevsimi münasebetiyle her yer yemyeşil. Tabiat canlanmış. Ağaçlar açmış. Her yer cennet gibi. Kuş sesleri, arı vızıltıları, rengârenk kelebekler, çiçekler, börtü böcek kış sonrası birbirini özlemiş gibiler. Tabiat cıvıl cıvıl tam bahar havası. BAĞÖZÜ’nden geçiyoruz. Gözüm badem ağaçlarında. Yol boyunca hepsi çiçek açmış. Mis gibi kokuları etrafa yayılmış. Köye girince hemen okulun önündeki badem ağacına baktım. Ne kış, ne bahar umuru değil. Solgun rengi, yorgun ve durgun hâli hiç değişmemişti. REO’MUZLA geçerken, gözden kaybolana kadar baktım. Bir çaresizlik, bir suçluluk hisleri ile gözlerim doldu. O yaslı hâline üzülerek CEHENNEM DERESİ’NE doğru yolumuza devam ettik. Bahar geçti gitti. Ardından yaz geldi gitti. Sonbahar kış derken 1991 yılı da bitti.

1992 nin baharı ile operasyonlarımız devam etmekte. Ne zaman BAĞÖZÜ’nden geçsem, o badem ağacı ne ölü, ne diri. Aynı durgun, suskun, küskün, bitkin hâliyle sanki bir şey anlatmaya çalıyor.

21 Mart 1992 NEVRUZ BAYRAMI gelmeden halkımız huzur içinde NEVRUZ KUTLAMASI yapsın diye peş peşe operasyonlar yaptık. Operasyon bölgemiz, BAĞÖZÜ KÖYÜ- ILISI KÖYÜ –TEMELLİ KÖYÜ-SİT DAĞI. Biz gizlenmiş mağaralarda terörist ararken, pusuya yatmış teröristler ateş açtı. Hiç zayiat vermeden ONBEŞ TERÖRİSTİ SİLAHLARI İLE BİRİKTE ÖLÜ olarak ele geçirdik. Dargeçit’e döndük. Teröristler birçok hain planlarını yapamadan öldürüldü. Diğerleri teslim oldu.

Bu sayededir ki 21 Mart 1992 Nevruz Bayramı olaysız ve huzur içinde kutlandı. NİSAN ayına girdik. İhbar üzerine İDİL birliği ve BOSTANLI birliği ile müşterek geniş kapsamlı operasyona gidiyorduk. Yolumuz yine BAĞÖZÜ köyünden geçiyordu. Köye yaklaştıkça içimi heyecan kapladı. O ağacı yine öyle mi göreceğim merak ve korkusu ile gözlerimi kapadım. REO şoförü asker benle gide gele her şeyi biliyordu. Tam ağacın yanına gelince durdu. Gözlerimi açtım.

Ne göreyim!

Badem ağacı çiçek açmıştı!

Ağaç pamuk tarlası gibi bembeyaz çiçeklerle donanmıştı. Taptaze açık yeşil minik minik yapraklar, “BAK İŞTE HEPİMİZ AÇTIK” diyordu. Hemen REO’dan inip ağaca doğru yürüdüm. Ağacın dibine geldim. Reo’yu gören çocuklar da peşim sıra geldiler. On beş –yirmi çocuk hep beraberiz. Kuşlar, arılar, kelebekler, böcekler askerden dönen arkadaşlarına kavuşmuş gibi sanki ağacın dallarını öpüyor, sarılıyor gibiydi. Sırf bu ağaca mahsus şölen vardı. Evet, resmen tabiat kendini kutluyordu. Ben gayriihtiyarî ağacın dallarını seviyorum, yaprakları ellerimle okşuyorum. İnanamıyorum. Gözlerimi kapatıp derin derin nefes alıp, mis gibi kokan havayı içime çekiyorum. Bu harika havanın ciğerlerime dolduğunu hissediyorum. Tüm vücudum sanki başka bir boyutta gibi. Nihayet bu ulvi ortama dayanamayan gözlerim musluklarını açıyor.Yanaklarımdan akan gözyaşları ile ellerimi yıkayıp çiçekleri, yaprakları okşuyorum. Sanki karşımda BAĞÖZÜ’nün çocukları var. Saçlarını seviyorum. Badem ağacı benle konuşuyor. Sanki bilerek, Mavi beremin üzerine konfeti gibi çiçeklerini döküyor. Âdeta, tarifi imkânsız bir huzur havuzunun, saadet balonunun içindeyim. Kendimi kuş gibi hafif hissediyorum. Rüya mı gerçek mi farkında değilim. Kendimi toplamaya çalışıyorum. Gözlerimi açtım Kıbleye döndüm. Ellerimi açıp:

“Allah’ım sana şükürler olsun. Benim ağlayan hüzünlü badem ağacım çiçeklerini açtı. Bizimle barıştı. Ağlamayı, yas tutmayı bıraktı. Hayata döndü.” diye duamı yaptım.

Arkama döndüm baktım ki otuz kadar çocuk hepsi dua ediyorlar. Mataradaki suyumu ağacın dibine döktüm. Sırt çantamdaki şekerleri çocuklara dağıttım. Badem ağacı tabiatla ve bizle barıştı.

&    

PEKİ NE OLMUŞTU DA BADEM AĞACI ALTI SENE HAYATA KÜSMÜŞTÜ?

1985 yılında Bağözü köyüne tayin edilen yirmi yaşındaki öğretmen teneffüste ve sıcak günlerde okul bahçesinde bulunan bu ağacın altında dinlenirmiş. Çocuklara onun gölgesinde ders verir, spor yaptırırmış. Köy halkının sevdiği saydığı bir öğretmen imiş. Her şey güzel güzel gidiyormuş.

Yıl 1986, bir gece okulu basan teröristler, okulda yatıp kalkan genç öğretmeni yatağından kaldırıp bağlıyorlar. Badem ağacının dibine getirip orada kurşuna diziyorlar. Bu da yetmiyor. Cesedini badem ağacına asıyorlar. Sabaha kadar badem ağacının koynunda kalan öğretmeni sabah öğrencileri görüyor. Tabi çocuklar şok oluyor. Çocuklar başka öğretmen de gelse bir daha okula giremiyor; Badem ağcı da bir daha açmıyor.

21 MART 1992’de Nevruz operasyonunda öldürülen on beş terörist, bu kahraman öğretmeni öldüren grupmuş. Tamamı operasyonda öldürülmüş.” 

MİTHAT IŞIK- EMEKLİ ALBAY  

Özel Harp Uzmanı- 1990- 1992-

Mardin-Dargeçit ilçesi- Bağözü Köyü