Kurt ve eşek ormanda gezerlerken aralarında bir tartışma başlamış. Eşek, yemyeşil otlara bakıp, “Otlar ne güzel sararmış” demiş. Kurt bu sözü duyunca, “Yahu olur mu hiç, yemyeşil ot işte, bunun neresi sarı?” diye sormuş.

Eşek bu, dinler mi? İnatlaşmış. Kurt bu duruma çok kızınca aralarında büyük bir tartışma başlamış. Nihayetinde, olay büyüyünce konu ormanların Kralı Aslana intikal etmiş.

Aslan her iki tarafı da dinlemiş ve kararını açıklamış. Karar: Eşeğe istediği kadar ot verilip salıverilmesine, Kurt için ise bir ay hapis cezasına!

Kurt hemen atılmış, “Kralım gerçekten olay böyle mi, yani otlar sarı mı, sıkıntı bende mi?” diye sorunca Aslan şu cevabı vermiş: “Sen Kurtsun. Ne diye bir eşekle tartışmaya giriyorsun? Ben de biliyorum ot yeşildir ve sen haklısın, ama eşeğe uyup onunla tartıştığın için bu cezayı sana layık gördüm!” demiş.

Hayatta da bazı insanlar vardır ki bunlarla tartışmaya girmek gerçekten çok büyük bir hata oluveriyor. Hani bir söz vardır ya, bu söz bu fıkraya cuk diye oturuyor. “Âlimle sohbet et, alırsın mertebe; cahille sohbet etme, dönersin merkebe…” Gerçekten de öyle bir durum. Çünkü siz kısıtlı sayıda bilgiye sahipken, cahil ve nadan (bilgisiz-görgüsüz) olanlar her şeyi biliyorlar. Her şeyi bilen biri ile nasıl konuşulur ki? Eğer yüreğine iyileşmesi mümkün olmayan bir yara açmak istemiyorsan cahillerle tartışma.

Çünkü “Cahile laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur.” Deve, hendeği nasıl sevmezse cahil de yeni bir sözü dinlemeye, anlamaya kapalıdır. Kulaktan dolma öğrendikleriyle bir ömür geçirir. Başka bir ömür bağışlansa o ömrü de çarçur eder. Onun için Mevlana ‘Cahille oturup bal yiyeceğine alimle oturup kuru ekmek ye’ der. Cahil insan kelam etmesini bilmez. Konuştuğu sadece lafı güzaf, yani boş lakırdıdır, patavatsızlığı bir marifet sanır, kendini bilmez, dinlersin susmaz. Konuşursun anlamaz. Nokta kadar bilgisi olan her şeyi bildiğini sanır. Ama insanın bilgisi arttıkça bilmediği alanın ne kadar geniş olduğunu fark eder. Sonunda Sokrates gibi ‘Bildiğim bir şey varsa o da bilmediğimi bildiğimdir’ der. Cahil ise her şeyi bildiğini düşündüğünden dolayı kendinden memnundur. Yanılgıyı, özeleştiriyi kabul etmez, yeni bilgilere açık değildir eski bildikleri onun istiap haddini doldurmuştur. Yeni bir şey öğrenmez. Kibirlidir. Ağzından çıkanı kulağı duymaz. Duymadığı için sürekli sesini yükselterek konuşur. Saygısızlık ettiğini fark edemez. Onun için onun lügatinde özür dileme yoktur. Kendisi gibi düşünmeyeni en kötü kelimelerle yaftalar. Delile dayanmaz, sözleri hep basmakalıptır ve dogmatiktir. Ne desen algı sahasına giremezsin. Onun için Gazali “Cahillerle tartışmaya girmeyin, çünkü ben hiç yenemedim” demiştir. Cahillerden uzak durmak gerektiğini Hz. İsa’nın bir kıssası çok güzel anlatır.

Bir gün Hz. İsa hızla kaçarken, onu gören biri merakla sorar, “ Arkanda bir vahşi hayvan yok. Neden böyle hızla kaçıyorsun?” Hz. İsa, “Bir ahmakla karşılaştım ondan kaçıyorum” der.

Adam, “Sen dualarınla ölüyü bile diriltiyorsun da, bu adama neden etki edemiyorsun” der. Hz. İsa ise “Duayı köre okurum görür, sağıra okurum duyar, dağa okurum kaya çatlar, ölüye okurum dirilir. Ama bir ahmak anlamaz, almaz, huyundan vazgeçmez, onun için kaçıyorum” der.İnsan bulunduğu her andan sorumludur. Cahillerle vakit tüketirsen bunun vebali vardır. Yürekten, akıllı bir tek dostun varsa bile bu sana yeter. Doğru kitapları okumaya devam et. Kitap gerçek dosttur. Senin canını sıkmaz. Vaktini öldürmez. Kitap senin zihin dünyanı hep zenginleştirir.

Yaşadığımız dünya cehalete yeni sunum biçimleri getirmiştir. Belki bir yerlerde “Cahili Bilimler Fakültesi” diye bir tabelaya rastlamıyorsunuz, ama farklı ve albenili ambalajlarda pazarlanan bir cehalet olduğunu da yok sayamayız. Hayatın müfredatında “Cahil Kültürü ve Cehalet Bilgisi” diye bir ders yok elbette. Fakat kuşakların tabiatla ilişkisini sıfırlayıp plastik, sentetik, metalik profan bir dünyaya mahkûm ederseniz siz fark etmeseniz de bu dersi dışarıdan bitirmiş olurlar. Tabiatın ders kitabı olması şimdilik pek mümkün gözükmüyor, hiç olmazsa “Tatil Kitabı” olsun, meyveyi dalında, sebzeyi bostanda, tahılı tarlada, kurdu kuşu ormanda tanısınlar.

Cahilin bol olduğu memleketlerde şeytana gerek kalmaz..

Sevgiyle Kalın..