Yalan söylerse Pinokyo’nun burnu uzardı. Çocuklar için yazılmış kitapta bunlar yazıyordu. Kitapların gözde olduğu yıllarda el üstünde tutulurdu. Yalan söylemenin doğru olmadığı anlatılırdı. Yalan söylemek suç sayılırdı. Günah olduğu söylenirdi.

Kimi zaman bizler yalan söyledik. Belki bizlere daha çok yalan söylendi. Ustalaşmış olanların söyledikleri yalanların gerçek olup olmadığını anlamak o kadar kolay değil.

Hayatında asla yalan söylemediğini dile getirenler vardır. Aslına bakarsanız o anda yalan söyleyen kişi kendisidir. Televizyonların komedi programlarında oynayan bir oyuncu vardır. Erzurum şivesiyle “bende yalan hiram yoktur” diye başlar.

Sohbeti tatlı, ağzı laf yapıyor diye nitelenen insanlar vardır. Onlar konuşmaya başlayınca herkes susar. Avcıları kıskandıracak kadar atıcı olan konuşmacı istediği kadar yalan söylesin. Kimseyi inandıramazsın.

Mahalle arasında dedikodu yapanlar vardır. Kimin evinde ne yemek pişmiş, kimin kızı kiminle ne cevizler kırmış! Hepsini onlar bilir, onların diline düşenlerin çekeceği vardır.

Önceden yalancılar sadece konuşurdu. En fazla yazılı olarak elden ele dolaşırdı. Artık köprünün altından çok sular aktı. Onlar da kendilerini yeniledi.

Teknolojik gelişmeler yaşantımızın her alanında varlığını gösteriyor. Yalancılar da bu gelişmeye ayak uydurdu. Uzmanların hazırladığı görüntüler müzik eşliğinde tatlı bir dille gerçekmiş gibi anlatılıyor. Masa başında hazırlanan haberler, kelime oyunlarıyla yeni bir boyut kazanıyor.

Sokaklardaki telefonlar evlerimize taşındı. Günümüzde artık sokakta, evde, mutfakta, yatakta aklınıza gelecek her yerde elimizden düşmüyor. İnsanlar hoşuna giden sözleri, herkesin değer verdiği birinin adıyla internet ortamında bulduğu bir görüntüyle birleştirip yayınlıyor.

Bir bilim insanın, aramızdan yüzyıllar önce ayrılmış Mevlana, Yunus gibi bilgelerin sözleri gibi sanal ortamda yayınlanıyor. Araştırmaya gerek duymadan onlarca insan bunu paylaşıyor. Saniyeler içinde binlerce insana ulaşıyor. Yanlış olduğunu dile getirirseniz sonuçlarına katlanmak zorunda kalıyorsunuz.

Önceden büyüklerin çocuklara söylediği küçük yalanlar vardı. Aileler çocuklarını yetiştirmek için bu yola başvuruyordu. Genelde bu türden yalanlar zararsızdı. Mahalle içinde söylenilen yalan ise ailelerin parçalanmasına, komşular arasında bazen silahların konuştuğu kavgalarla sonuçlanabiliyordu.

Günümüzde teknolojinin getirdiği kolaylıklardan yararlanarak yayınlanan yalanlar ise ülkeler arasında savaşlara yol açıyor. Silahlar ölüm saçıyor. Kurşunlardan kurtulanlar açlıkla boğuşuyor.

Yalancı çoban masalları geride kaldı. “yalancı, yalancı, sana kimse inanmaz” sözleri anlamını yitirdi.