Bu konuda birkaç kez yazmıştım. Ama yaşanan olaylara bakılınca, özellikle bir kez daha değinmek istedim.
Çünkü Türk sağının ve muhafazakâr kesimin büyük ve önemli yazarlarından Cemil Meriç, “Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bir ülkede, düşünce adamı nasıl çıkar?” demişti.
Evet, galiba en zor meslek(!) aydın olmaktır bu ülkede. Siyasetin etnik ve inanç kimlikler üzerinden beslendiği bir ülkede, aydın olmak zor meslek(!).
Ve de milli konularda bile milli bir uzlaşmanın sağlanamadığı bir dönemde, aydın olmak zor olsa gerek.
Zordur ama gereklidir aydın olmak. Hem de “kral çıplak” diyebilen bir aydın olmak...
***
Evet, bu ülkede bedel ödemektir aydın olmak...
-Nazım 12 yıl hapis yatarak ödemiştir aydın olmanın, şair olmanın bedelini.
-Necip Fazıl 10,5 yıl, Kemal Tahir 12 yıl, Orhan Kemal 5 yıl ve hemşerimiz İskilipli İsmail Beşikçi 18 yıl hapis yatarak ödemiştir yazar olmanın, şair olmanın bedelini.
Zaten ünlü yazarımız Orhan Kemal, “Hapishaneler, biz yazarları yetiştiren üniversitelerdir” demişti.
-“Dışarda deli dalgalar/Gelip duvarları yalar” diye başlayan şiiriyle Sinop cezaevini anlatan Sabahattin Ali, “Kutsal İsyan” ve “Kutsal Barış”ın yazarı Hasan İzzetin Dinamo cezaevlerinin soğuk duvarları arasında ödediler, aydın olmanın bedelini.
-Nihal Atsız, Ahmet Arif, Çetin Altan, Erdal Öz, Sabiha Sertel, Zekeriya Sertel, Enver Gökçe, Atilla İlhan, Arif Damar, “Hababam Sınıfı”nın yazarı Rifat İlgaz, Aziz Nesin, Mümtaz Soysal, İlhan Selçuk, Nevzat Çelik cezaevi duvarlarıyla tanışarak ödediler şair olmanın, yazar olmanın bedelini.
Ve her biri başucu kitabı olan 57 kitabın yazarı Yalçın Küçük 70'li yıllarda 5,5 yıl, Ergenekon davasından 4 yıl yatarak ödemiştir, aydın olmanın bedelini.
Ve daha niceleri...
Evet, bu liste saymakla bitmez bu ülkede.
***
Yani zordur bu ülkede aydın olmak, yazar olmak, şair olmak...
İşte, bedelini hayatlarıyla ödeyenlerin bir bölümü:
Milliyet Gazetesi Başyazarı Abdi İpekçi, TRT programcısı Ümit Kaftancıoğlu, DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler, yazar Turan Dursun, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve yazarı Çetin Emeç, araştırmacı-gazeteci Uğur Mumcu hayatlarıyla ödediler aydın olmanın ve de aydınlatmanın bedelini.
Hacettepe Üniversitesinden Doç. Dr. Bedrettin Cömert, İTÜ'den Ord. Prof. Dr. Bedri Karafakioğlu, İstanbul Üniversitesinden Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil, ADD kurucusu Prof. Dr. Muammer Aksoy, Tarihçi-yazar Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin ilk kadın öğretim üyesi Prof. Dr. Bahriye Üçok hayatlarıyla ödediler bir düşünür olmanın, yazmanın bedelini.
Uzundur bu liste. Yani aydın olmak zordur bu ülkede.
Bunalım dönemlerini askerin sırtına yıkarak mağdur rolünün kullanıldığı…
Darbelere karşıymış gibi gözükerek darbe hukukundan beslenildiği…
Atatürk ve demokrasi adına darbeler yapıldığı…
Ve de Atatürkçülüğün ve demokrasinin iğdiş edildiği bir ülkede zordur aydın olmak.
Kiminin din, kiminin bayrak, kiminin Atatürk ardına sığındığı; bu değerlerin bir zırh gibi kullanıldığı bir ülkede, çok hem de çok zordur aydın olmak.
***
Çünkü aydın ne iktidarın dalkavuğudur, ne muhalefetin borazanıdır.
Aydın öncelikle bir düşünce adamıdır. Ülkesinin milli çıkarlarında, toplumsal hak ve eşitlikte bildiğini söylemekten çekinmeyen, çekinmemesi gereken bir düşünce adamıdır aydın.
Ve de aydın, siyaseten özgür bir kişiliktir. Fikirleri bir siyasetin propagandasını yapmak değil; toplumsal aydınlanmanın önünü açmak, toplumsal barışın fitilini yakmak, siyasete fikri bir zenginlik katmaktır.
Aydın, demokrasi kavgasının silahşorudur. Silahı elindeki kalem, kafasındaki bilgidir. Ürettiği fikirler, demokrasiye giden yolların döşenmesi gereken taşlarıdır.
Aydın; milli bakışla anti-emperyal, siyasi bakışla demokrat, toplumsal bakışla eşitlikçidir.
Ve de aydın, bir avuç burjuvanın sözcüsü değil, sazıyla, sözüyle, yazısıyla, şiiriyle halkın konuşan dilidir.
İşte bu özellikleri nedeniyle aydın, hep potansiyel suçlu olarak görülmüştür. Cezaevleri, mahkeme salonları, onun ikinci adresi olmuştur.
Evet, zordur yazar olmak, düşünür olmak, gazeteci olmak. Yani genelde aydın olmak… Özellikle de ezberleri bozan sözler söylemek…
Herhalde Napolyon bunun için söylemiş olsa gerek, aşağıdaki sözü:
“Aydınlar, çağlarını aydınlatmak için yanmaya mahkûm göktaşlarıdır.”