Devrim, bir toplumun bulunduğu sosyoekonomik aşamadan ileri
bir sosyoekonomik yapıya geçmesidir.
Üstün bir tarih bilgisine sahip olan Mustafa Kemal
Atatürk’ün okuduğu kitaplardan biri de Leon Caetani'nin dokuz ciltlik İslam
Tarihi’dir.
Bu kitapta Mustafa Kemal’in altını çizdiği ve yanına iki
çarpı koyduğu “Tarih ilerisini göremeyenler için acımasızdır…” tümcesi
“değişende değişmeyen” bir bakış açısının ifadesidir, toplum liderliğinde ise
alfabenin “A” harfidir. Hele o liderlik devrim ile birlikte anılıyor ise bu
bizce de altı kırmızı kalemle çizilecek bir tümcedir.
Tarihe rağmen ilerisini göremeyenler, öngörü sahibi
olamayanlar için ise gelecek kaçınılmaz olarak acımasız olacaktır.
Devrim sürecinde önderliğin “A”sı tarihin ilerisini görmek
ise “B”si sürecin lokomotifi olan sosyal yapıya ve onun müttefiki gruplara
güvenmek ve o sosyal yapıların güvenini kazanmaktır.
Olmazsa olmaz bir şeyin de altını özenle çizmeliyiz. Devrim
denen toplumsal olgu “Biz yaptık, tamam… Şimdi yan gelip yatalım…” denecek bir
eylem değildir. “Ben derslerime çok çalıştım, sınavlarımı verdim, şimdi iyi bir
tatili hak ettim… Şu tarih kitabı var ya, üstüne gaz döküp yakacağım!”
denemeyecek bir eylemdir devrim. Çünkü yaşamın değişmez dinamiği olan “zıtların
birliği” sayesinde nerede devrim varsa orada karşıdevrim vardır ve o çelişme
nerede ise kesintisiz olarak sürecektir. İşte bu olgunun farkında olanlar
devrimin de kesintisizliğini savunmuşlardır.
Tarihi bilmek ya da somut şartların analizi…
Tümdengelimle bakarsak dünyada yaşanan baş çelişmenin
belirlenmesi… Çağımızın çok farklı nitemleri vardır. Bilgi çağı, tüketim çağı,
iletişim çağı gibi… Ana çağı belirleyen başat ifade emperyalizm çağıdır.
Uluslararası çeteler yılların emperyalizmini alaca bulaca boyayıp küreselleşme
olarak sunmaktadırlar. 2012’ye girdiğimiz şu günlerde küreselleşme denen şeyin
de boyaları hızla dökülmekte iki kriz arasında debelenen sistem, yaşamak için
daha çok sömürü, daha çok kan diyerek ölüm ve zulüm saçmaktadır dünyaya.
Çağımızın baş çelişmesi, emperyalizm ile ulus devletler
arasında yaşanmaktadır. Ezen ulus, ezilen ulus çelişmesi…
CFR’nin onursal başkanı olan David Rockefeller hedefi şöyle
açıklamıştır:
“Dünyada 200 civarında olan devlet sayısı yakın gelecekte
1000’e çıkacaktır. Dünyada ulus devletlerin modası geçmiştir. Gelecekte
devletler, finans sektörü tarafından idare edildiğinde dünyaya barış ve huzur
gelecektir...”
Bu cümle, küresel çetelerin dünyayı işgalinin açık bir
ifadesidir.
Hızını alamayan birileri 1000 yetmez 2000 olsa daha iyi olur
diyecek ve ekleyecektir. “Ordulara da gerek yok… Küçük bir polis gücü yeter… Bu
şehir devletlerini partiler değil, şirketler yönetmelidir…”
Büyük Ortadoğu Projesi işte bu değişmez hedefin tasarımıdır.
“Şu askerler olmasa ulus devletleri ne güzel idare ederiz” sözü işte ol
sebeptendir.
Ut ve kanun çalgılarının mucidi olan Farabi, üç akortla
çalarmış. Ağlatan, güldüren ve uyutan akortlar…
Emperyalizm ise uyutan ve ağlatan akortlarla ulus devletlere
çalarken güldüren akordu kendine saklamaya çalışmaktadır. Aslında emperyalizm
bu akortları kullanırken, ağlamayı bile yasaklamıştır. Elindeki sazın
"BAM" teline basarken, yarattığı gürültü kirliliğinden dolayı
ulusları uyuşturarak, insani duygularını yok etmeyi yeğler.
Sendikalar mı dediniz?
Sivil anayasa, ılıman (!) devrim iklimi ve diğerleri ikinci
bölümde…