Toplu sözleşme görüşmelerinin 1 Ağustos’ta başlayacağını kaydeden Yaşar, ortada sadece bir tiyatral gösteri ve aktörlerinin bulunduğunu söyledi. Kamu emekçilerine dayatılan toplu sözleşme düzeninin tam bir kurmaca ve aldatmaca olduğunu kaydeden Yaşar, “Kamu emekçilerine, memur emeklisine atılan yüzdelik rakam kazığı ortadadır. Açlık ve sefalet içindeki kamu emekçilerinin durumunu görmelerini istiyoruz. AKP iktidarının, son 20 yıla damgasını vuran ekonomi politikaları başta kamu emekçilerinin ve ücretle çalışanların aleyhine olmuştur. Üzülerek belirtmeliyiz ki 3 milyon kamu emekçisi ve 2 milyon kamu emeklisi 1 Ağustos’ta başlayacak sözde toplu sözleşme görüşmelerini artan sorunlarla karşılamaktadır” dedi.

Toplu sözleşme görüşmelerinin ekonomik krize, enflasyona, büyüme rakamlarına ve gerçekçi ülke koşullarına göre belirlenmesi gerektiğine dikkat çeken Yaşar, açıklamasında şu konulara değindi:

“2017 yılında yapılan, 2018-2019 yıllarını kapsayan Sözde Toplu İş Sözleşmesinden günümüze Türkiye’de çok önemli siyasi ve ekonomik gelişmeler yaşandı. 2019 yılının ilk aylarında yüzde 20’ler civarında dalgalanan bir enflasyon, yüzde 2,6 oranında küçülen bir ekonomi ve rekor düzeylere çıkma eğilimindeki bir işsizlik oranıyla karşı karşıya bulunmaktadır. Türkiye’de ilk kez resmi işsiz sayısı 4,5 milyona, gerçek işsiz sayısı ise 8,5 milyona yaklaşmıştır. Bu ağır koşullarda, 1 Ağustos’ta 2020-2021 yıllarını kapsayan sözde bir yeni toplu sözleşme sürecine girilmektedir. Adına “Toplu İş Sözleşme Görüşmeleri” denilen, AKP iktidarı ile yandaşı konfederasyon arasında yapılacak olan “danışıklı görüşmelerden” kamu emekçileri adına herhangi bir kazanım çıkmasını beklemiyoruz. Zira ortada ne gerçek bir Toplu İş Sözleşmesi ne de toplu pazarlık masası bulunmaktadır. Her şey bir orta oyunundan ibarettir.

Bu sistem Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşma ve sözleşmelerdeki taahhütlerine aykırı, çağdaş normlardan uzaktır. Çağdaş ülkelerdeki sendikaların ve çalışanların sahip olduğu hiçbir hak ve özgürlük Türkiye’deki kamu sendikalarına ve kamu emekçilerine tanınmamıştır.

Bu “Sözde Toplu İş Sözleşmesi Süreci”, görüşmeler yapılsın ama sonunda hükümetin istediği olsun yaklaşımıyla yürümektedir. Taraflar masaya eşit şartlarda oturmamaktadır. Masada kamu emekçilerini temsil eden konfederasyonun, hükümete karşı en ufak bir direnç gösteremeyeceği baştan bellidir.

Kamu emekçilerinin, grev hakkının olmadığı bir toplu sözleşme düzeninin kamuda çalışanlar lehine sonuçlar vermesini beklemek hayaldir. Kamu emekçilerinin örgütlenme hakkı, grev hakkı, kamu hizmet alanlarının tasfiye edilmesi ya da tümüyle ticarileştirilmesi, işe alma, atama ve görevde yükselmelerde egemen olan partizanlık, adam kayırmacılık liyakat gibi birçok sorun görüşme masasında konu bile edilememektedir. Sözleşme masasında görüşülen mali ve sosyal haklar açısından da şimdiye kadar kamu emekçileri hiçbir kazanım elde edememiştir. Kamu emekçileri refah artışından pay alamamakla kalmamış, enflasyona altında ezilmişlerdir.

Ancak umutsuz değiliz. Bu hakların mücadeleyle alınacağını biliyoruz.

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu; bu orta oyununda figüran olmak yerine, kamu emekçilerinin sendika özgürlüğü, grev ve toplu sözleşme hakkı, mali ve sosyal hakları için verdiği meşru mücadelesini alanlarda sürdürecektir.” (Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim