Dünkü yazımızda ARAP ABDO oyunu hakkında dilimiz döndüğü kadar ve yarım buçuk bilgimizle bir şeyler karaladık. Sürçü lisan ettikse affola.
*
Bugünkü mevzu başka. Hiç ama hiç akla gelmez ve gelmemesi gereken bir konu. Bu konu şahsen beni yaralarımı deşti. İnanın ağzıma geleni yazsam hapsi boylarım.
Türk Halkının asırlar boyu var olup süregelen (özür dilerim ama bu gerçek) kültürlü olmayı sevmeme zaafını son iki yüz yıldır kırmaya çalıyoruz. Zira bizi “Sen dur, sen sus, sen karışma, sen küçüksün, sen çocuksun, sen bilmezsin, sen anlamazsın, sen kızsın, çok konuşma, git işine bak, büyükleri dinleme, laf belleme, eski köye yeni âdet getirme, biz onu düşünemedik mi? Hadi ordan ukala, utanmıyor büyüklerin yanında konuşmaya, vesaire, vesaire …, …, !”
*
II. Mahmut bir hamle yaptı çağ atlattı.
IV. Mahmut bir hamle yaptı çağ atlattı.
II.Abdülhamid 33 yılda 33 hamle yaptı çağ atlattı.
Prens Sabahattin gitmiş görmüş o da çağ atlatmaya uğraşmış.
Mustafa Kemal Atatürk birçok hamle yaptı çağ atlattı.
Menderes çağ atlattı.
Özal çağ atlattı.
*
Atlaya atlaya bir hâl olduk. Ama bir türlü çağı yakalayamadık! NEDEN?
Yazacak o kadar çok şey var ki… dostlar kısa yaz diyorlar. Kısadan gidelim.
*
Efendim, tiyatro bir kültürdür. Tiyatro, edeb ve erkân okuludur. Tiyatro görgü görenek belleten, kibarlık ve nezaket yuvasıdır. Sosyetenin lükslük yarışı yaptığı, zenginlik gösterişi sergilediği ama bunu asil bir çerçeve içinde, görgüsüzlük yapmadan yaptığı bir mekândır. Tiyatro adama oturma ve kalkma öğreten bir kurumdur. Tiyatro icabında bir öğretim ve eğitim kurumudur. Bilet alma, bilet ayırtma, yer gösterme, yer verme, yol açma, yol gösterme, yol verme, konuşma, susma, bakma, dinleme kültürünün, karşılıklı alınıp/verildiği bir yerdir.
*
Hani bizim bir kahve içme ve kıraathane kültürümüz vardır. (var idi bir zamanlar) Hakkında kitaplar yazılmıştır. Fincanından tabağına kadar; ocaktaki odunundan kömürüne kadar; ikram edenin kimliğinden, ikram edilenin kimliğine kadar; yanında ki suyundan, içiş tarzına kadar; erkeğinden hanımına kadar, telvesinden falına kadar, yaşına göre, mevkisine göre, uzun ince bir kültür vardır orada.
Avrupa’nın da tiyatrosu öyle. Gerçi bize aynı havası ve suyuyla intikâl etmemiş ama yine de faydası olduğu muhakkaktır. Bize de bir kültür katkısı olduğunu görmezden gelemeyiz.
*
Adına tren denilen ve içine girilip gezilen o heyula gibi demir yığını yapılınca Avrupa’ya gidip-gelme elçilikler tayin edilme işi başlamış. Ardından yazar, çizerler ve gazeteciler gitmeye başlamış. Ardından ülkeden kaçmak mecburiyetinde kalan aydınlar Avrupa’yı mekân edinmiş. Her ne şekil ve surette olursa olsun, hep aydınlar şunu söylemiş:
“Avrupa’nın ilmini, teknolojini ve sanatı alalım ama ahlâkını, yaşayışını, âdetlerini almayalım. Kendi âdet ve ahlâkımızı değiştirmeyelim, bozmayalım” demişler.
Hâlâ aynı terane devam etmekte. Bu bağlamda TİYATRO sanat olarak gelmiş. Elbette bu meslek kendi özel kelime, cümle ve deyimleri ile gelmiş. Daha önce Türk Toplumunda hiçbir geçmişi olmadığı için bu mesleğin bütün isim, cisim, terim, tanım, tarifleri aynen alınmış. Öylede olması gerekirdi. İlk yıllar bütün oyunlar Fransız edebiyatından nakil iken Türk yazarları kısa zamanda Türk Edebiyatına romanla beraber tiyatroyu da kazandırdı. Her yazar o dönemde birkaç tiyatro yazdı. Bu güne kadar bu yolda durmayan hep artan bir ivme ile millî eserler verildi. 2000’en sonra daha da hızlı bir gelişme olduğu muhakkak.
Konu çeşitliliği arttı. Oyunlar arttı. Seyirci arttı. 30 Kasım 2013 Cumartesi günü gösterilen ARAP ABDO gibi diğer pek çok oyunlarda salon hep doldu taştı. Bu bir gerçektir.
Şimdi ağzımızdaki baklayı çıkaralım:
*
Duyduğumuza göre Çorum Devlet Tiyatrosu yeterli doluluğa erişemediği için kapanabilirmiş!
Sayın yetkililer:
Yukarıdan beri anlatmaya çalıştık. Türk Milleti zaten okumuyor. Zaten kültürel aktivitelere yeterince ilgi göstermiyor. Dedik ya 200 yıldır buna çalışıyoruz. 200 yıl daha çalışacağız. Öyle yılmak, dönmek, vazgeçmek yok. Siz ÖZEL TİYATROLARIN çektiği sıkıntıları biliyorsunuz. Onlar vergi vermemenin, kira ödeyememenin, oyunculara maaş verememenin binbir sıkıntısı ile bu sevdayı çileler çekerek sürdürdüler. Niceleri kapandı, çokları borçlu öldü.
Burası Devlet Tiyatrosu olarak neyin sıkıntısını yaşıyorlar acaba? Evet, elbette sıkıntı vardır. Hele internet ve Google hazretleri var ki gençlere ve halka kitap okutmak milli bir politika gerektiriyor. Eğer sorun bu ise bu sorun tüm dünyanın sorunu. Bunu böyle güzel salonları kapatarak değil çoğaltarak ve halkı (seyirciyi) oraya çekerek aşabiliriz.
Bu uğurda biz Çorumlu yazan, çizen, entelektüel kişiler olarak bizden ne istiyorsanız yapalım. Meselâ bu hafta (-7 Aralık- 2013 Cumartesi-) SANAT DOSTLARI OLARAK topluca Tiyatroya gideceğiz.
Sayın Müdürümüz İbrahim Yıldız Beyle sohbet ederek sorunu da konuşacağız
*
Sayın büyüklerimiz, Sayın halkımız, Sayın Valimiz, Sayın Belediye Başkanımız, Sayın Rektörümüz hatta Sayın Garnizon komutanımız, Sayın Milli Eğitim Müdürümüz, sayın ilçe Belediye başkanlarımız içi 230.000 dışı 400,000 nüfusa sahip Çorum’da eğer bu salon kapanırsa bu utancı hepimizi ezer.
*
Sonsöz:
Sayın yetkiler:
Lütfen meseleye sırf parasal olarak bakmayın bu bir. Kapatma yönünde değil, geliştirme ve çoğaltama yönünde bakın iki. Üçüncüsü, koca Devlet özel sektör kadar mücadeleci olmazsa ve olamazsa valla bundan ben bile utanırım. Dördüncüsü, yürekten inanıyorum ki çözüm var